CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/22 Ekim 2023

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak Her hafta yayımladığı 'Haftalık Değerlendirme Raporu'nu yayımladı. Türkiye ve Dünya Gündemi olarak yayımladığı raporu Sıcak gündem, Ekonomi, Tarım, İç politika, Dış politika başlıklarıyla komuoyu ile paylaştı.
 Tarih: 22-10-2023 13:59:15
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/22 Ekim 2023

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın 22 EKİM 2023 tarihli raporu şöyle:

TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ

SICAK GÜNDEM

Suç örgütlerine karşı 120 günde yaptığı icraatları paylaşan İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın çizdiği tablo; önceki 7 yılda mafya ve uyuşturucu baronlarına yol verildiğini gösteriyor!

Filistinlilerin ‘insan hak ve hürriyetlerine’ sahip çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, içeride kendi insanlarının ‘temel hak ve hürriyetlerini’ yok saydığı için dünyada ciddiye alınmıyor, samimiyetsizliği görülüyor.

İÇ POLİTİKA

‘İstanbul’u yeniden fethetmek’ amacıyla kurulduğu ilan edilen ‘Nöbetçiler’ oluşumu, iktidarın devletin tüm olanaklarını 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde seferber edeceğini ortaya koyuyor!

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yıldönümüne sayılı günler kala, iktidarın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda ülkeyi heyecanlandıracak ve asırlık Cumhuriyet coşkusunu dünyaya duyuracak bir programı yok!

EKONOMİ

Yılsonunda 1,6 trilyon TL tutarında gerçekleşmesi beklenen bütçe açığı, 2024 bütçesinde 3 trilyon liraya yaklaşacak. 8,3 trilyonluk vergi gelirinin yaklaşık yüzde 70’i halkın cebinden toplanacak!

2018-2023 Dönemi 11’inci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın hemen hiçbir hedefi tutmadı. Şimdi 2024-2028 Dönemi 12’nci Beş Yıllık Kalkınma Planı TBMM’ye sunuldu. Planda yer alan hedeflere bakıldığında aynı tutarsızlıklar ve çelişkilerle dolu olduğu görülüyor!

Mevduat faizlerinde artış, Filistin-İsrail savaşı, petrol fiyatları vb. gerekçelerle Borsa İstanbul (BİST) endeksinde ciddi düşüşler yaşanırken, bu sürecin borsadan kaçış ve çöküşe dönüşmesi ihtimali artıyor!

TARIM

BAE’den yapılacak ceviz ve badem ithalatına gümrük vergisi imtiyazı getirildi. Badem ve ceviz üreticisi, BAE’li yabancı tüccar ve yerli işbirlikçilerinin insafına teslim ediliyor!

DIŞ POLİTİKA

Polonya’da 8 yıldır ülkeyi tek başına yöneten sağcı-muhafazakâr Adalet ve Hukuk Partisi, tek başına iktidarı ve referandumu kaybetti. Muhalefet blokunun koalisyon kurma ihtimali yüksek görünüyor.

7 Ekim’de başlayan İsrail-Hamas savaşının Lübnan, Suriye, İran, Yemen ve Ürdün’e sıçrama ihtimali yükseliyor!

İçişleri Bakan Ali Yerlikaya, medya yöneticileri, yargı ve adliye muhabirleriyle bir araya geldiği toplantıda icraatlarını anlattı. Yıllardır organize suç örgütlerine, mafya ve haraç çetelerine, kara para-sanal kumar-insan kaçakçılığı organizasyonlarına yol verilmiş. 21 yıldır devleti tek başına yöneten kişinin bunlardan haberi olmamış!

Bakan Yerlikaya’nın açıklamaları ve 120 günde icra ettikleri adeta kendisinden önce iktidarın İçişleri Bakanlığı makamının ‘boş’ olduğunu, ülkenin çetelere, mafyaya, organize suç örgütlerine, insan kaçakçılarına, sanal bahis ve kumar organizasyonlarına, imar rantı çetelerine teslim edildiğini düşündürüyor. Bu operasyonlarla bağlantılı olarak Emniyet Genel Müdürlüğü, İl-İlçe Emniyet Müdürlükleri, Jandarma Genel Komutanlığı teşkilatlarındaki görevden alma ve yeni atamalarla bu organizasyonların Emniyet Jandarma Teşkilatları içindeki ‘paralel yapılanma, iş birliği ortakları, ganimet paylaşımı oluşumlarının’ üzerine gidildiği vurgulanıyor. 7 yıl görevdeki Soylu döneminde; suç örgütlerinin serbestçe hareket ettiğini, bir anlamda göz yumulduğunu söylüyor.  

Bakan Yerlikaya; “Çalışmalarımız sonucunda düzensiz göçmenler yeni rota arayışına girdi. İnsan Kaçakçılığı Organizatörleri 'Türkiye'de artık sıkı denetim var, gitmeyin' diyorlar. 120 günde bu noktaya gelindi. Algı çok önemli” diyor.  

Biz sınırların yol geçen hanına döndüğünü, on binlerce kaçağın elini kolunu sallayıp geçtiğini söylediğimizde eski İçişleri ve Milli Savunma Bakanları, ‘sınırlardan kuş uçurulmadığını’ söylüyordu. Oysa İçişleri Bakanı 120 günde İstanbul’da 304 operasyon yapıldığını, 80 bin 946 kaçak göçmenin sınırdan geçişinin engellendiğini, 120 bin 531 yasa dışı göçmenin Türkiye’den ayrıldığını ifade ediyor.  

Yine Bakanın açıklamasına göre 120 günde Ankara-İstanbul dahil yurt çapındaki 378 operasyonda mafya tipi 38 çete çökertilmiş, 702 çete mensubu tutuklanmış! Uyuşturucu tacirlerine yönelik 80 bin 572 operasyonda 98 bin 198 kişi gözaltına alınmış, 8379’u tutuklanmış! Mobilyanın başkenti İnegöl de dahil onlarca il ve ilçede haraç, mala çökme, çek-senet mafyası, tefeci çetelerine operasyonlarda, onlarca çete lideri ve adamları ele geçirilmiş. Yüzlerce milyonlarca liralık suç parasına, tehdit-haraçla çökülen yüzlerce taşınmaza el konulmuş.

✓ Oysa 21 yıldır ülkeyi aynı kişi yönetiyor. Vekil olmadan önce 7 yıl görevdeki İçişleri Bakanını da şimdi 120 günlü k icraatıyla övgü alan Bakanı da atayan aynı. Cumhurbaşkanı devletin başı. Emniyet, Jandarma, MİT, istihbarat elinin altında. Tek yetkili ve karar verici. Hiç mi haberi olmadı, MİT uyarmadı? 

Şimdi yeni Bakan alkışlanıyor ama ülke bu noktaya gelene kadar grev yapan eski bakanın 7 yılı, bu operasyonların siyasete ve diğer alanlara uzayan kolları yok mu sayılacak? Ülkenin nasıl suç örgütlerine, mafyaya teslim edildiği, suç gelirlerinin nasıl paylaşıldığının hesabı sorulmayacak mı? Tüm dünyada bilinen gerçek, siyaset kol kanat germezse suç örgütleri barınamaz. Siyaset ve devlet çürürse orada suç örgütlerinin egemenliği büyür!

Filistinlilerin ‘insan hak ve hürriyetleri’ için dünyaya seslenen iktidarın çağrıları, kendi halkının insan hak ve hürriyetlerine karşı tüm dünyanın gözü önünde uyguladığı haksızlıklar nedeniyle ciddiye alınmıyor. Uluslararası kamuoyunda saygı görmüyor, samimiyeti sorgulanıyor!

İsrail’in Gazze’de sergilediği acımasız saldırılar, sivillerin sığındığı hastanelere, cami ve kiliselere katliam-soykırım boyutuna varan bombardımanlara rağmen, başta ABD ve AB olmak üzere batılı ülkeler İsrail’e sınırsız desteği sürdürüyor. Fransa ve Almanya Filistin’e destek gösterilerini yasakladı. İsrail’i eleştiren yazı ve karikatürler sansürlenip yazarçizerleri işten atıldı. İspanya, İrlanda, Portekiz gibi AB üyeleri, İsrail’i soykırım ve savaş suçuyla suçluyor ve AB komisyonunun İsrail’e tam destek politikasına tepki gösteriyor. AB’yi bölen son gelişmeler, iktidarın ABD ve AB’ye yönelik söylemlerine de yansıdı.

Başta Hamas ve İsrail’e itidal telkin eden Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan’ın tavrı, Dışişleri Bakanının rehine krizini çözme çabaları olumlu karşılanırken, İsrail’in hastane bombardımanıyla saldırı boyutunu genişletmesi, kara harekatı hazırlığı söylemlerde farklılığa yol açtı. İktidar ittifakındaki bazı partilerin TSK’nın Gazze’ye gönderilmesi, İsrail’le tüm ilişkilerin kesilmesi çağrısı AKP tabanında karşılık bulup protestolar yaygınlaşınca CB Erdoğan, İsrail’e tepki dozunu kısmen yükseltmek zorunda kaldı.

İsrail ile 10 yıldır kesik olan ilişkilerde normalleşme başlatan iktidar, Başbakan Netanyahu’nun ziyaretine hazırlanırken 7 Ekim’deki Hamas saldırısıyla yaşanan süreç iktidarın normalleşme adımlarına sekte vurdu. Cumhurbaşkanının telefon diplomasisi, Türkiye’nin ‘garantörlük’ önerisi olumlu karşılansa da yıllardır dış politikadaki yanlışların yarattığı güvensizlikle etkili olamıyor, ciddiye alınmıyor.

CB Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye elektrik-suyu kesmesini, tıbbi ve insani yardımları engellemesini ‘insanlık ve savaş suçu’ diye nitelendirdi. Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesi ve uluslararası anlaşmalara aykırılığını dile getirdi. İnsani ateşkes için önce Rusya, sonra Brezilya’nın verdiği önergeleri ABD veto etti. Batılı ülkelere sert tepki gösterdi. Ancak bu tepki ciddiye alınmadı.  

Filistinlilerin ‘insan hak ve hürriyetlerine’ sahip çıkan CB Erdoğan, içeride kendi insanlarının ‘temel hak ve hürriyetlerini’ yok saydığı için ciddiye alınmıyor. En küçük bir eleştiri ve paylaşımın soruşturma, tutuklama konusu olduğu, muhalif siyasetçilere siyasi yasak getirildiği ya da hapse atıldığı bir ülkede, insan hak ve hürriyetlerinden söz etmenin samimiyetsizliğini tüm dünya görüyor.  

103 yurttaşın katledildiği Gar Katliamının failleri 10 yıldır açığa çıkartılmazken, Suruç katliamında ölen 30’dan fazla gencin failleri 10 yıldır bulunamazken, sadece eş ve çocuklarının mezarını soran Cumartesi Anneleri her hafta kelepçeyle gözaltına alınırken, seçilmiş milletvekili anayasaya rağmen hapiste tütülürken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistinlilere insan hakları ve özgürlük çağrısının inandırıcı bulunması beklenir mi? 

İktidar ittifakı, 31 Mart 2024 yerel seçimlerini, derin bir kamplaştırma-ayrıştırma kaybedilen belediyeleri yeniden kazanma stratejisi üzerinden yürütmeye hazırlanıyor. Yerel seçimde ‘İstanbul’u yeniden fethetmek’ amacıyla kuruluşu ilan edilen ‘Nöbetçiler’ oluşumu iktidarın tüm olanaklarının seçimde seferber edileceğini ortaya koyuyor!

Cumhur İttifakı liderlerinin muhalefet belediyelerini düşmanlaştırarak yerel seçimlerde ‘illeri düşmandan kurtarma’ söylemini öne çıkartmaları tehlikeli ve gerçekliği olmayan bir yaklaşımdır. Demokratik bir tercihi ve özgür iradeyi sandığa yansıtmayı içeren seçim sürecinin adeta bir savaş kampanyasına dönüştürüleceğinin son sinyali, Bilal Erdoğan’ın öncülüğü ve katılımıyla başlatılan ‘Nöbetçiler’ adı altındaki organizasyonla verildi. ‘Nöbetçiler’ oluşumunun açılışını yapan Bilal Erdoğan’ın yerel seçimlerde ‘İstanbul’un yeniden fethini’ dile getirerek ‘Teyakkuzda olalım, İstanbul’u kurtaralım’ çağrısı yapması, oluşumun amacını da ortaya koyuyor.  

CB Erdoğan’ın oğlu tarafından yerel seçimlerde İstanbul’u ve tüm illeri yeniden fethetme çağrısı yapılan oluşuma Nöbetçiler adının verilmesi, aynı zamanda bu yapılanmanın iktidar ve devlet olanaklarıyla beslenerek meydanlara, sahaya, kampanyalara sürülecek bir ‘seçim ordusu’ görevi üstleneceğini işaret ediyor.  

Nöbetçiler’in     açılış     toplantısında,  devlet     ve     bürokratik     katılımcılar     arasında;

Cumhurbaşkanının Başkanı olduğu, tüm kamu bankalarını, THY, Çaykur, BOTAŞ, TPAO, Türk Telekom-Turkcell, Borsa İstanbul, Hazine arazileri vb. çatısı altında toplayan Türkiye Varlık Fonu (TVF) yöneticileri de yer aldı.  

Ayrıca, Ziraat Katılım Bankası, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi gibi finans-sermaye-yatırım fonlarını yönetip yönlendiren, döviz garantili Kamu-Özel İş Birliği (KÖİ) projelerine onay veren genel müdürlerin, başkanların bu siyasi-seçim hedefli oluşum toplantısına katılıp destek vermesi bir başka boyut.  

Bu üst düzey kadroların tamamına yakını Cumhurbaşkanının oğlunun yakın arkadaşları, okul arkadaşları, iş ortakları. TÜRGEV, TÜGVA vb. aile vakıflarına kaynak aktaran kurumların başındalar. Tek adam-tek parti iktidarı ve parti devletinin siyasi-kurumsal finansal yapılanması artık aile kurumlaşmasına, hanedanlığa dönüşüm aşamasına geçiyor. Sistemin korunması ve güvenceye alınmasını sağlayacak ‘Nöbetçiler’ devreye sokuluyor.

✓ Nöbetçiler, kendilerini yeniden fetih için siper ettiklerini dile getirseler de ölüşümün arkasındaki devlet kurumları bü ölüşümün kamu kaynaklarıyla nereden besleneceğini, ihalelerden, kredilerden, ranttan nasıl yararlandırılıp destekleneceğini apaçık sergiliyor.

Dolayısıyla Muhalefet Adayları, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde eşit olmayan koşullarda, haksız bir siyasi rekabetle karşı karşıya olacak. İktidarın maddi, siyasi, medya, finansal desteği ve aile-hanedan yapısına dönüştürülme aşamasına geçen devletin elindeki tüm güç ve olanaklarla beslenecek Nöbetçilerin eşlik edeceği iktidar adaylarına karşı seçim mücadelesi yürütecek.

İktidarın 29 Ekim 2023 Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yıldönümü için, ülkeyi heyecanlandıracak ve Cumhuriyet coşkusunu yüceltecek bir programı yok. Cumhurbaşkanının göreve başlama törenine dünyanın dört yanından devlet başkanlarını, başbakanları davet edip top atışlarıyla ziyafet verenler, ulusal bayram ve milli günleri unutturmak için bahane üretiyor!

29 Ekim 2023 Pazar günü, Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim 1923’te ilanı ve kuruluşunun 100’üncü yılı kutlanacak. Dünyadaki tüm devletler için, 50, 75, 100 ve ötesindeki kuruluş yıldönümleri, milli günler önemli ve tüm ulus için değerlidir. Dünyanın örnek aldığı Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Milli Mücadele sonrası pek çok ülke emperyalizmin boyunduruğunda kurtulup bağımsızlığını ilan etti. Türkiye Cumhuriyeti bir asrı geride bırakmaya hazırlanırken, dünyada yankılanacak bir kutlama hazırlığı ne Cumhurbaşkanlığında ne TBMM Başkanlığında ne de diğer kurumlarda görülüyor.

İktidara geldiğinden bu yana Cumhuriyet Bayramı, Zafer Bayramı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı gibi ulusal bayramları ve milli günlerde çeşitli bahanelerle kutlamaları ve törenleri erteleme, sıradanlaştırma, katılmamaya veya unutturmaya çalışanların bir daha 100 yıl sonra kutlanacak 29 Ekim için de aynı tavrı benimsediği anlaşılıyor. Gazze’deki İsrail saldırıları ve Filistinliler için ulusal yas ilan eden iktidar, 100’üncü yıl amaçlı çok sayıda kutlamayı, konseri, festivali, etkinliği iptal etti. TRT bu hafta boyunca programladığı tüm konser, etkinlik, canlı yayınları aynı gerekçeyle iptal ettiğini duyurdu.

İktidar ağırdan almak, unutturmak, geri planda tutmak istese de Ankara’daki tüm diplomatik misyonlar 29 Ekim’in 100’üncü yılının yaklaştığını bilerek, görevlerinde diplomatik bir kazaya sebep vermeme telaşında. Neredeyse Ankara’daki yabancı büyükelçiler, diplomatlar 100’üncü yıl kutlaması için iktidardan daha hevesli ve heyecanlı. Ülkelerini bilgilendirmek, olası davet ve seyahat programlarını ayarlayabilmek için Cumhurbaşkanlığının 29 Ekim’de devlet ve hükümet başkanları düzeyinde bir kutlama ve davet düzenleyip-düzenlemeyeceğini, böyle bir resmi kutlama olup olmadığını öğrenmeye, Dışişlerinden resmi bilgi almaya çalışıyorlar. İktidarın bir daha ancak 100 yıl sonra kutlanacak yıldönümü için böyle bir programının olmadığı, temel gerekçenin yine ‘Gazze Yası’ olduğu anlaşılıyor. Gazze için hiçbir Arap ülkesi ve başka Müslüman ülkeler yas ilan etmedi. Türkiye insani ve vicdani görevini yaptı.  

Acıda-tasada- kıvançta-sevinçte ortaklık, ulus olmanın ana karakteridir. Ulusumuzun varlığını, bağımsızlık ve egemenliğini kazandığı, kahramanlarımızın uğruna hayatını verdiği bu milli günü hak ettiği şekilde en büyük coşkuyla kutlamak, gelecek nesillere her zaman hatırlayacakları bir bayram bırakmak, sorumluluklarımız arasındadır. Cumhuriyet’in 100’üncü  yılı iki saatlik bir konser veya sıradan rutin resepsiyonla geçiştirilemez. 2. Yüzyıla atılan adımı bütün yurtta coşkuyla hissederek kutlamak; kendimize, ülkemize, Cumhuriyeti bize armağan eden Atatürk ve ulusal kahramanlarımıza, gelecek nesillere borcumuzdur.

Yılsonunda 1,6 trilyon TL tutarında gerçekleşmesi beklenen bütçe açığı, 2024 bütçesinde 3 trilyon liraya yaklaşacak. TBMM’ye sunulan 2024 bütçesindeki harcamalar ekmekten suya, akaryakıttan elektrik ve doğalgaza kadar yapılacak yüklü zamlarla ve adeta nefesten bile KDV-ÖTV alınmasını öngören dolaylı vergilerle finanse edilecek. 8,3 trilyonluk vergi gelirinin yaklaşık yüzde 70’i halkın cebinden toplanacak!

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın TBMM’ye sunduğu 2024 Bütçesi, vatandaşların zam, vergi ve faizle nefes alamaz hale getirileceğini söylüyor. Temmuzda ayında deprem gerekçesiyle çıkartılan ek bütçeyle getirilen ek vergiler, KDV-ÖTV artışlarına rağmen 650 milyar liralık yılsonu bütçe açığı hedefinin 1,6 trilyon TL olarak gerçekleşeceği, 2024’te ise bunun iki misline ulaşacak düzeyde ve yaklaşık 3 trilyon TL bütçe açığı verileceği öngörülüyor. Temmuzdaki ek bütçeyle 1,1 trilyonluk ilave harcama ve ayrıca ‘sınırsız borçlanma’ yetkisi alan iktidar, sadece geçen hafta iki hazine ihalesinde 48 milyar TL yeni borçlanmaya gitti. Yılsonuna kadar 2,4 trilyon TL yeni borçlanmaya karşılık bütçe açığının 1,6 trilyon lira olacağının açıklanması, borçlanmadan gelen paranın bütçe açığının finansmanında değil yerel seçimlerde kullanılacağını gösteriyor.

2023 Bütçesi Gerçekleşme rakamları ve 2024 Bütçesi verilerine bakıldığında, seçim öncesi memur, emekli maaşlarına, asgari ücrete yüksek oranlı zamlarla sınırlı bir ferahlık yaratılarak seçimin atlatılacağı anlaşılıyor. Gençlere 150 bin TL faizsiz evlilik kredisi, kamu bankalarından düşük faizli ‘ilk konut kredisi’ hazırlıkları, cep telefonu-bilgisayar alacak gençlere yerli üretim telefon ve bilgisayarlarda 9 bin TL’yi aşmamak şartıyla 5 bin TL destek açıklanması, borç paranın seçim öncesi kullanılacağını işaret ediyor. 2024 Bütçe Yasası teklifindeki vergi, faiz, harcama kalemleri 30 Mart 2024’ün hemen ertesinde ağır zamlar, vergi artışları, kemer sıkma politikasıyla verilenlerin tümünün misliyle geri alınacağını ortaya koyuyor. Deprem gerekçesiyle temmuzda artırılan KDV, ÖTV, MTV ve harçların çok ötesinde vergiler, 2024’te halkın sırtına yıkılacak.  

2023’te 4 trilyon 270 milyar lira olacağı hesaplanan vergi geliri toplamına karşılık, 2024 bütçesinde öngörülen vergi geliri yaklaşık yüzde 100 artışla 8 trilyon 335 milyar TL. Bunun 2 trilyon 597 milyar liralık kısmı ücretlilerden kesilecek gelir vergisi ile şirket ve banka kârlarından alınacak kurumlar vergisinden oluşan doğrudan vergiler. Toplamdaki payı yüzde 31 olan doğrudan vergilere karşılık 2024’te 8,3 trilyon TL hedeflenen vergi gelirinin yüzde 69’u akaryakıt, telefon, gıda, alkollü içki, sigara, otomobil-traktör, elektrik-doğalgaz vb. alınacak dolaylı vergileri içeren KDV-ÖTV’den elde edilecek.  Diğer deyişle zengin yoksul-emekli-işsiz herkesten aynı oranda alınan, tüketilen her şeye eklenen KDV ÖTV’den 2024’te 5 trilyon 708 milyar TL bekleniyor.  

Hazine ve Maliye Bakanı sözde bütçede tasarruf genelgesi yayınladı. 2024 bütçesinde Cumhurbaşkanı maaşına yüzde 81 zamma, kamuya 1279 yeni makam aracı alımına, makam araçlarının TOGG ile yenilenmesine gelince tasarruf yok. Halka gelince, aldığı nefesten bile KDV, O TV alınacak. Ete, ekmeğe, süte, elektriğe, doğalgaza vs. iğneden ipliğe yüklü zamlar bindirilecek!

2018-2023 Dönemi 11’inci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın hemen hiçbir hedefi tutmadı. Şimdi 2024-2028 Dönemi 12’nci Beş Yıllık Kalkınma Planı TBMM’ye sunuldu. 11’inci planın son yılını oluşturan 2023 yılına ilişkin olarak planda yer alan hedeflere bakıldığında 12’nci planın da aynı tutarsızlıklar, çelişkilerle dolu olduğu görülüyor!

Devlet Planlama Teşkilatı’nı (DPT) kapatarak Türkiye’nin 63 yıllık planlama hafızasını sıfırlamayı hedefleyen AKP iktidarı, daha sonra Kalkınma Bakanlığı’na dönüştürdüğü yapıyı da lağvederek ülke ekonomisini üç ay sonrasını bile öngöremez konuma getirdi. Ancak anayasa ve uyarınca hazırlanması ve TBMM onayına sunulması zorunlu 5 Yıllık Kalkınma Planlarının geldiği aşamada yok edilen devlet birikimi ve deneyiminin eksikliği plan metinlerine de yansıyor. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan beş yıllık planlar, tıpkı üç yıllık Orta Vadeli Programlar (OVP) gibi birkaç ay içinde hedefleri şaşan, tutarsız, öngörüsüz, rakamlardan oluşan boş metinlere dönüştü.

2024-2028 Kalkınma Planı, Cumhurbaşkanının açıkladığı ‘Plan dönemindeki 5 Temel Hedef’ de göz önüne alındığında 2024 Yerel Seçimleri ve 2028 Cumhurbaşkanı Seçimi için hazırlanmış Seçim Beyannamesini andırıyor.

Yeşil-Dijital Dönüşüm hedefi AB’nin beş yıl önce kabul ettiği ve 2030’da tümü devreye girecek yeşil anlaşmanın 5 yıl gerisinden geliyor. İnsan Hakları Eylem Planı vb. hedefleri ise 2019’da ilan edilen İnsan Hakları Eylem Planı’nın niye rafa kaldırıldığının sorgulanmasını gerektiriyor.  

Çalışan, ücretli, yoksul, işçi, emekli, çiftçi, küçük esnaf ve işletmelere yönelik hemen hiçbir iyileştirme, refah hedefi içermeyen 12’nci planda tam aksine, OVP’deki Bireysel Emeklilik, Tamamlayıcı Emeklilik vaadi yer alıyor. Geniş kesimlerinin önümüzdeki beş yılda haklarının daha da gerileyeceği anlaşılıyor.

11’inci plana göre 2023’te milli gelirin 1 trilyon 80 milyar dolar, kişi başına düşen milli gelirin (KBMG) 12 bin 484 dolar, cari açığın 9,9 milyar dolar, uluslararası doğrudan yatırımların 23,8 milyar dolar, orta-yüksek teknolojili ihracatın toplam ihracattaki payının yüzde 44,2, yüksek teknoloji ihracatının payının yüzde 5,8, işsizliğin yüzde 9,9 olacağı öngörülüyordu.  

12’nci plan ve 2024-2026 OVP’sinde ise 2023 hedeflerinde işsizlik yüzde 10,1, enflasyon (şu anda yüzde 61) yılsonu yüzde 65, yılsonu cari açık 42,5 milyar (ağustosta 43,2 milyar dolar), milli gelir 1 trilyon 60 milyar dolar, KBMG 12 bin 415 dolar, (2028 sonunda 17 bin 554 dolar), uluslararası doğrudan yatırımlar 12,8 milyar dolar, ihracatta orta-yüksek teknoloji payı yüzde 37, yüksek teknoloji payı yüzde 3,7. 12’nci planda tek haneli enflasyon hedefi ise yüzde 4,7 oranıyla plan döneminin son yılı olan 2028’de.

İktidar; 11’inci planı sanki başkası yapmış, ülkeyi ve ekonomiyi başkaları çökertmiş gibi alelacele hazırlanan 12’nci planda da aynı hedefleri sıralıyor. 2023 vizyonu tutmayınca şimdi 2053 vizyonu diyerek yine üç ay sonra geçersiz hale gelecek boş vaatleri pazarlıyor! 

Merkezi Kayıt Kuruluşu’nun verilerine göre eylül sonu itibarıyla Borsa İstanbul’da (BİST) halka arz edilen 39 şirket, 51 milyar 53 milyon TL topladı. 17 Ekim itibarıyla BİST’e giriş yapan pay senedi bakiyeli yeni yatırımcı sayısı 8 milyonu aştı. Yeni yatırımcılarda gençlerin ve 4-5 bin liralık işlemlerin ağırlıkta olması, küçük yatırımcıların ciddi riskle karşı karşıya olduğunu gösteriyor!

İktidarın ‘faiz indirimi, kuru baskılama, değersiz TL’ politikalarıyla ‘tek seçenek borsaya’ yönlendirdiği tasarruf sahiplerinin borsaya hücum eğilimi, mağdurlar ordusu yaratma yönünde ilerliyor. Seçim sonrası değişen ekonomi yönetimi ise mevduatta faiz artışları, kurları kısmen serbest bırakma, Kur Korumalı Mevduattan (KKM) çıkışı özendirme vb. politikaları devreye sokunca küçük yatırımcı yeniden borsa-mevduat faizi-döviz arasında tercihe zorlandı. Uzun süre sürekli yükselen endeksle artan kazançlar son birkaç haftada endeks düşüşleriyle kayba dönüşmeye başladı. Birkaç hafta öncesinde 8400-8500 seviyeleriyle rekorlar kıran endeks, geçen haftanın kapanış seansında bir günde 3,33, bir haftada yüzde 7 değer kaybederek haftayı 7510 puanda kapattı.  

Borsa İstanbul (BİST) - Merkezi Kayıt Kuruluşu’nun (MKM) açıkladığı 2023 yılı Ocak-Eylül dönemi 9 aylık verileri, ağırlıkla gençlerin ve 4-5 bin TL tasarrufu olan dar gelirli geniş milyonlarca kişinin ‘tez günde kazanç’ umuduyla BİST’te işlem yapmaya başladığını ortaya koyuyor. MKM, ocak-eylül döneminde Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından onay verilen 39 şirketin halka arz edildiğini, bu halka arzlara katılanlardan 51 milyar 53 milyon TL toplandığını duyurdu. Açıklanan verilere göre BİST’teki toplam menkul kıymet değeri, yılın ilk yarısında 8 trilyon 19 milyar TL iken yılın üçüncü çeyreğinde bu tutar 13 trilyon 31 milyar liraya yükseldi. Sadece ağustos ayında 3 milyon 496 bin 480 bireysel yatırımcı yeni hesap açarak borsaya girdi. 17 Ekim itibarıyla bireysel yeni yatırımcı sayısı 8 milyon kişiyi aştı. Yeni borsa yatırımcılarının 1 milyon 146 bin 232’si 21-40 yaş arası erkeklerden, 876 bin 843 kişisi aynı yaş grubundaki kadın bireysel yatırımcılardan oluştu.  

Bazı halka arzlarda yatırımcılardan gelen talep sayısının 3,9 milyon-4,5 milyon kişiye yükselmesi kitlesel bir ‘kısa günün kârı’ psikolojisinin yaygınlaştığını yeni küçük yatırımcının ‘ne bulursan al kazanırsın’ motivasyonuyla hareket ettiğini gösteriyor.  

Yeni giren yatırımcıların büyük bölü mü 3-5 bin liralık işlemler gerçekleştiriyor. Mevcut ekonomik tabloda elinde bulunan küçük tasarruflarının hızla eridiğini gören bireyler, bir haftada-bir ayda cüzi de olsa mevcut parasına ilave kazanç umuduyla hareket ediyor.

SPK’nın haftada 2-3 halka arza onay vermesi, arzlardan toplanan paranın 50 milyar TL’yi aşması riskin büyüdüğünü, SPK’nın çok sıkı inceleme yapması gerektiğini düşündürüyor.  

Mevduat faizlerinde artış, Filistin-İsrail savaşı, petrol fiyatları vb. gerekçelerle Borsa İstanbul (Bİ ST) endeksinde ciddi düşüşler yaşanırken, bu sürecin borsadan kaçış ve çöküşe dönüşmesi ihtimali artıyor. Böyle bir tablo, milyonlarca kişiyi çok ciddi maddi kayıplarla, yıkım ve mağduriyetlerle karşı karşıya bırakabilir!

BAE’den yapılacak ceviz ve badem ithalatına gümrük vergisi imtiyazı getirildi. Yerli badem ve ceviz daha bir ay önce toplanıp piyasaya sürülürken, BAE’den ithalata gümrük indirimi yerli üreticiyi ürünün fiyatını maliyetin altına düşürmeye zorlayıp haksız rekabetle boğmaktır. Badem ve ceviz üreticisi, dış güçlerin, iktidardan imtiyazlı BAE’li yabancı tüccar ve yerli işbirlikçilerinin insafına teslim ediliyor!

TÜİK eylülde Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’nin (Tarım-ÜFE) aylık yüzde 4,47, yıllık yüzde 71,96 ve 12 aylık ortalamalara göre ise yüzde 91,66 arttığını açıkladı. Geçen hafta açıklanan ağustos ayı Tarımsal Girdi Fiyatları Endeksindeki (Tarım-GFE) enflasyon artışı ise aylık yüzde 6,94, yıllık yüzde 41,33 ve 12 aylık ortalamalara göre de yüzde 62,79 oldu. Tarım-ÜFE’yi bir ay geriden izleyen Tarım-GFE’de eylül rakamlarının yüksek çıkması ve Tarım-ÜFE’deki artışı daha yukarı taşıması muhtemel.

Tarım-ÜFE’deki yıllık artış yüzde 71,96 olmasına karşılık bazı ürünlerde yüzde 100’ün üzerinde. Yıllık enflasyon artışı üzümde yüzde 154,83 olurken, yumuşak ve sert çekirdekli meyvelerde yüzde 146,92 düzeyine çıktı. Tarım-ÜFE’de yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar arasında yüzde 26,19 ile tahıllar ve yüzde 50,65 oranı ile baklagiller yer alıyor. Artık yüzde 50 artışın bile ‘düşük’ olarak değerlendirildiği bir ortamda ‘yüksek enflasyon’ algısının alışıldık ve kalıcı hale gelmeye başladığı söylenebilir.

Tarım-ÜFE ve Tarım-GFE’deki enflasyon artışlarının TÜFE’nin üzerinde olması, eylül ayında yüzde 61 olan tüketici enflasyonuna karşın yüzde 75 artan gıda enflasyonunun önümüzdeki aylarda daha hızlı yükseleceğinin işareti. Hallere gelen meyve-sebze miktarlarındaki azalmanın fiyatları yukarı çekmesi yanında, girdi ve maliyet enflasyonundaki yükselişler de ürün fiyatlarını daha ciddi şekilde tetikleyen unsurlar.

Yerli üretici girdilerdeki ve enflasyondaki artışla baş etmeye, üretmekten vazgeçmemeye direnirken iktidar yine bazı ülkelerden yapılan ithalata sıfır gümrük veya indirimli gümrük vergileriyle ayrıcalık sağlıyor. Tarımsal ürünlerde ithalat ayrıcalığı tanınan ülkelerin başında, neredeyse her şeyi ithal eden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) geliyor. Ağustosta BAE’den ithal edilecek ham, çekirdek ve kavrulmuş kahve ithalatında gümrük vergisi sıfırlandı. Geçen hafta ceviz ve badem ithalinde gümrük vergisi yükseltilirken, BAE’ye bu ürünlerde gümrük vergisi düşürülerek imtiyaz sağlandı. Bademde yüzde 2 gümrük vergisi yüzde 15’e ek mali yükümlülük ton başına 942 dolara yükseltildi. Cevizde yüzde 4 olan gümrük vergisi yüzde 15’e ton başına ek yükümlülük 573 dolardan 1099 dolara çıkarıldı. Buna karşın ceviz ve badem ihracatçısı Türkiye, BAE’den ithal edilecek bademde gümrük vergisini yüzde 1’e, cevizde yüzde 2’ye indirdi.  

BAE, ithal ettiği badem ve cevizi re-expört ve düşük gümrük vergisiyle Türkiye pazarına ihraç ederek pazarda hakim konumuna gelecek, yerli üreticiyi bertaraf edecek. Ayrıca indirimli gümrük vergisiyle diğer ülkelerden yapılacak ithalata karşı korunma ve haksız rekabet sağlayacak. BAE’den yapılacak imtiyazlı ithalata iktidara yakın şirketler aracı ve ortak olup kazanç sağlayacak, kârı paylaşacak!

Polonya'da yapılan seçimde, 8 yıldır ülkeyi tek başına yöneten sağcı-muhafazakâr Adalet ve Hukuk Partisi tek başına iktidarı, parlamento çoğunluğunu ve referandumu kaybetti. Farklı ittifak ve partilerden oluşan muhalefet blokunun koalisyon kurma ihtimali yüksek görünüyor.

Mevcut siyasi tablosu Türkiye ile benzerlikler gösteren Polonya’da geçen pazar yapılan seçimde baskıcı, yasakçı uygulamaları, medyaya sansür ve yargıyı siyasetin hakimiyetine alan girişimleriyle Avrupa Birliği (AB) içinde tepki çeken sağcı-muhafazakâr Adalet ve Hukuk Partisi (PİS), en yüksek oyla birinci çıkmasına karşın gerekli ve yeterli sandalye sayısına ulaşamadı.

Avrupa’da muhafazakâr-milliyetçi sağ yükselirken Polonya’daki sonuç, AB’de rahatlamaya neden oldu. 2015’ten bu yana tek başına iktidarda olan PİS, muhalefeti bastırma, parlamentoyu zayıflatma ve yargıyı siyasi iktidar kontrolüne alan düzenlemeleri hayata geçirdi. AB ilkelerinden uzaklaşan, yaygın yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya kalınca medyayı devlet kontrolüne alan PİS hükümeti, katı Katolik Hristiyan yaklaşımlarıyla Kilisenin-siyaset bağlarını öne çıkartan politikalara yöneldi. Çok sayıda gazeteci, muhalif siyasetçi, akademisyen davalar açılarak pasifize edildi. Katolik inancı doğrultusunda kürtajı yasaklama ve Kilise cemaatini güçlendirmeye yönelen PİS hükümeti, seçimle birlikte; ‘emeklilik yaşının yükseltilmesi, devlet işletmelerinin satışı, Ortadoğu ve Afrika’dan göçmen kabulü, Belarus sınırındaki duvarın kaldırılmasını’ da referanduma sundu. Yüzde 72,9’la bugüne kadar tüm seçimlerdeki en yüksek katılıma karşılık, referandumda kullanılan oylar yüzde 40’ta kalınca referandum geçersiz hale geldi.   

Polonya Ulusal Seçim Komisyonu; PİS’in yüzde 35,38 oyla 194 sandalye; muhalefetteki Sosyal Demokrat-Liberal- Sosyalist Sivil Koalisyonun (KO) yüzde 30,70 ile 157 sandalye kazandığını, muhalif Üçüncü Yol’un (Trzecia Droga) yüzde 14,40’la 65 sandalye, Sol’un (Lewica) yüzde 8,61’le 26 sandalye, Konfederasyon Partisi’nin (Konfederacja) ise yüzde 7,16 ile 18 sandalyeye sahip olduğunu açıkladı.

Yüksek enflasyön, hayat pahalılıg ı, baskı ve yasaklarla töplümü kamplaştırma pölitikaları, Rüsya-Ükrayna savaşı nedeniyle Ükrayna’dan gelen milyönlarca mü lteci, iktidarın oyunda düşüşe yol açtı. Buna rağmen PİS’in birinci çıkması önemli bir sonuç.

Avrupa Konseyi (AK) eski Başkanı Dönald Tüsk liderliğindeki muhalefetin doğru ittifaklarla iyi organize olması, kampanyada iktidarı eleştirmek yerine kendilerinin neler yapacağına öncelik vermesi başarıyı getirdi.

Görev süresi 2025’te dolacak Pİ S kökenli Cümhürbaşkanı Andrzej Düda, hü kü meti kürma gö revini ö nce birinci parti Pİ S’e verecek. Pİ S hü kü met küramazsa sıra mühalefet lideri Tüsk’a gelecek. Mühalefet hü kü meti kürsa da Cümhürbaşkanı Düda’nın vetö ve engellemeleriyle zörlüklar yaşama ihtimali yü ksek. Seçim sönüçları; Pölönya’nın ciddi bir kamplaşma içine girdig ini, siyasi belirsizliklerin artacag ını, erken seçim tartışmalarının sıkça gü ndeme geleceg ini gö steriyör.     

Gazze’de Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarıyla başlayan savaşın başta İran, Suriye ve Lübnan gibi bölge ülkelerine yayılma ihtimali ciddileşiyor. ABD Başkanı Biden’ın İsrail ve Ukrayna’ya ‘savaş desteği’ için Kongre’den 105 milyar dolar ek bütçe istemesi, İran destekli Şii Husi’lerin Yemen’den attığı füzelerin Akdeniz’deki ABD donanması tarafından vurulması, İran’a yeni yaptırım kararları gerilimi tırmandırıyor!

İsrail’in Gazze’de hastaneyi vurarak yüzlerce sivili öldürmesini ‘karşı takımın işi’ diye nitelendiren ABD Başkanı Joe Biden, katliamı görmezden geldi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, İsrail’i ziyaret ederek AB’nin tam desteğini iletirken sadece İsraillilerin ölümünü kınaması, Gazze’de 4 bine yaklaşan Filistinlinin can kaybına duyarsız tavrı AB içinde tepki ve eleştirilere yol açtı. Leyen’in ziyareti ardından Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, AB liderleriyle video konferans gerçekleştirdi. Konferans sonrası

Hamas saldırıları kınanırken, İsrail’e de Cenevre sözleşmesine, Birleşmiş Milletler Anlaşmalarına ve Uluslararası Savaş Hukukuna uyma çağrısı yapıldı. Leyen, Filistin’e insani ve mali yardımların tümüyle kesildiğini açıklarken Michel ise Filistin’e yardımların devam edeceğini duyurdu. AB Komisyonu Güvenlik Politikalarından Sorumlu Komiseri Josep Borrell de Leyen’in aksine Filistin’ yardımın sürdürüleceği, İsrail’in uluslararası hukuka uyması gerektiğini açıkladı.   

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna’ya savaş desteği için Kongre’den 105 milyar dolarlık acil ek bütçenin onaylanmasını’ istedi. ABD yönetimi İran’a yeni yaptırım kararları alırken, İran destekli Şii Husi’lerin Yemen’den İsrail’e fırlattığı füzeleri, Doğu Akdeniz’deki ABD donanması vurdu. ABD’nin bu eylemi, İsrail’in yanında savaşa dahil olmanın ön adımı olarak görülebilir. İran ve İran destekli Lübnan Hizbullah’ından olası kara harekâtına karşı İsrail’e uyarı ve tehdit mesajları yayınlanırken, ABD ve batılı ülkeler Lübnan’daki vatandaşlarından ülkeyi terk etmelerini istedi.  

Bu gelişmeler İsrail-Hamas savaşının Lübnan, Suriye, İran, Yemen, Ürdün’e sıçrama ihtimalini yükseltiyor.

Nazi ve Yahudi soykırımı geçmişi olmayan İspanya, Danimarka, İrlanda ikinci dünya savaşında Nazilerin Yahudi soykırımı kompleksiyle İsrail’in tüm yaptıklarını görmezden gelen Almanya ve Fransa öncülüğündeki AB Komisyonuna karşı çıkınca AB’de çatlak derinleşti. ABD ve AB Komisyonunun İsrail’e tam destek yaklaşımına karşılık, Ukrayna savaşından bu yana ilk yurt dışı ziyaretini Pekin’e yapan Rusya Devlet Başkanı Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cin Ping Filistin Devleti’nin kurulması ve iki devletli çözüme destek verdi.

İktidarın eşit mesafeli tarafsızlık, iki devletli çözüm, ateşkesin saglanıp kara harekatının ö nlenmesi, garantö rlü k vb. adımları, ABD-AB ile İ ran’ın karşılıklı tırmandırdıg ı gerilim karşısında henü z sönüç almaktan üzak gö rü nü yör. İ ki tarafın silahla-savaşla çö zü m arama gayretleri ö ne çıkarken, ABD-AB’nin Gazze’yi tahliye ve haritadan silme, işgale zemin haz

Etiketler
  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER SİYASET Haberleri
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI