CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/9 Haziran 2024

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/9 Haziran 2024
 Tarih: 09-06-2024 13:17:35
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/9 Haziran 2024

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak Her hafta yayımladığı 'Haftalık Değerlendirme Raporu'nu yayımladı. Türkiye ve Dünya Gündemi olarak yayımladığı raporu Sıcak gündem, Ekonomi, Tarım, İç politika, Dış politika başlıklarıyla kamuoyu ile paylaştı.

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın 9 Haziran 2024 tarihli raporu şöyle:

ERDOĞAN TOPRAK HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU

9 Haziran 2024

SICAK GÜNDEM                                                                                                                           

1. İnsani, siyasi, toplumsal, ekonomik, sosyal, hukuki vb. her alandaki endeks ve kriterlerde hızla gerileyen Türkiye’de hapishanelerdeki tutuklu sayısı, Avrupa Konseyi’ne üye 46 ülkedeki toplam tutuklu sayısının üçte birine yaklaşıyor!

2. Hakkari’de seçilmiş belediye başkanının 10 yıldır süren kesinleşmemiş bir dava gerekçesiyle görevden alınıp yerine kayyum atanması, anayasa ve hukuk tanımayan anlayışın sürdüğünü gösteriyor!

İÇ POLİTİKA

3. Anayasa Mahkemesi’nin 703 Sayılı KHK ile ilgili iptal kararı, Türkiye’nin 6 yıldır ‘keyfi- yetkisiz ve hukuksuzca’ yönetildiğini tescil etti!

4. Dini ağırlıklı ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ müfredatını uygulamaya koyan Milli Eğitim Bakanı, şimdi ‘Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi’ kanunuyla partizan öğretmenler yetiştirmeyi hedefliyor. Eğitim fakülteleri işlevsiz hale getiriliyor!

EKONOMİ 

5. Bir yıl önce yüzde 38 enflasyonla görevi devralan Bakan Mehmet Şimşek’in bir yıl sonra yüzde 75’e çıkan enflasyonu, ‘programın başarısı olarak nitelendirmesi’ çaresizliğin ifadesidir. Hayat pahalılığı ve yaşamı sürdürme güçlükleri ağırlaşarak devam ediyor!

6. Mahkemelerdeki konkordato davalarında karar sayısı mayıs sonu itibarıyla 491’e yükseldi. Konkordato nedeniyle alacağını tahsil edememe kaygısı piyasaları kilitledi. Konkordatoların hızlanması zincirleme iflasları beraberinde getirebilir!

7. Ekonomi yönetimi, dikiş tutmayan bütçe açıklarını çözebilmek için yeni borçlanmaya hız veriyor. Haziran-ağustos döneminde 637 milyar TL yeni borçlanmayla piyasalardaki parayı çekecek.

TARIM                                                                                                                                                    

8. Yüzde 75,5’a çıkan yıllık enflasyona karşılık buğday taban fiyatının geçen yıla göre sadece yüzde 18 artırılması ve ürün bedelinin 45 gün sonra ödenmesi, katmerli mağduriyettir!

DIŞ POLİTİKA 

9. AB üyesi 27 ülkedeki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine ilişkin anketler, AP’de ‘milliyetçi-yabancı karşıtı aşırı sağ güçlü bir blok’ oluşacağını gösteriyor. Türkiye-AB ilişkilerinde zorlu bir sürecin başlaması kaçınılmaz görünüyor!

10. ABD’nin CAATSA yaptırımları ve F-35 savaş uçağı projesinden Türkiye’yi çıkartması ardından F-16 savaş uçağı alımı için sürdürülen pazarlıklar noktalandı. İktidar, İsveç’in NATO üyeliğine verdiği onay sonrası hızlanan süreçte, F-35’ten dışlanıp F-16’ya razı oldu!

Türkiye, hapisteki nüfus sayısında Avrupa ülkeleri içinde 348 bin kişiyle birinci sırada yer alıyor. İkinci sıradaki İngiltere ile fark çeyrek milyon! Her 100 bin kişi başına düşen tutuklu-hükümlülerde rekor 408 mahpusla yine Türkiye’de. Avrupa Konseyi’ne üye 46 ülkedeki toplam tutuklu-hükümlülerin üçte biri Türkiye’de!
İnsani, siyasi, toplumsal, ekonomik, sosyal, hukuki vb. her alandaki endeks ve kriterlerde hızla gerileyen Türkiye’de hapishanelerdeki tutuklu sayısı Avrupa Konseyi’ne (AK) üye 46 ülkedeki toplam tutuklu sayısının üçte birine yaklaşıyor. AK’nin 2023 Cezaevi İstatistikleri Raporu’ndaki veriler, Türkiye’nin iki satır tweet yazdığı için ya da Cumhurbaşkanına yönelik eleştirel bir cümle sarfettiği için önüne gelenin tutuklandığı bir ülke haline dönüştüğünü gösteriyor. 31 Ocak 2023 itibarıyla hapishanelerindeki 348 bin 265 tutuklu- hükümlüyle birinci konumdaki Türkiye’nin ardından 90 bin 964 kişiyle ikinci sıradaki İngiltere arasındaki fark 248 bin kişi. İngiltere’yi 72 bin 934 kişiyle Fransa, 71 bin 228 kişiyle Polonya izliyor. AK üyeleri arasında 86 milyonluk Türkiye’den sonra 83 milyon nüfusla ikinci konumdaki Almanya’nın cezaevlerinde tutuklu-hükümlü sayısı 56 bin 294.

Suç dağılımına bakıldığında ilk sırada yüzde 34,4 ile uyuşturucu suçlarından yatanlar geliyor. Bunu yüzde 9,3 ile hırsızlık, yüzde 16,7 ile şiddet suçları, yüzde 12,4'le cinayet veya cinayete teşebbüs, yüzde 8'le tecavüz ve diğer cinsel suçlardan hüküm giyenler izliyor. Türkiye’de cezaevlerinde bulunan 348 bin kişinin yüzde 7,6’sı ise terör suçlarından mahkum edilenlerden oluşuyor.

Türkiye’deki davalarda düşünce ve ifade ile ilgili suçlamalar ağırlıkla terör suçu kapsamında değerlendirildiği için bu suçtan cezaevinde yatan yüzde 7,6’lık kesimi oluşturan yaklaşık 27 bin 500 kişi içerisinde siyasileri, bilim insanlarını, Gezi tutuklularını, gazetecileri, sosyal medya paylaşımı yapanları vb. saymak gerekiyor.

Türkiye AK’nin 2022 raporunda da 303 bin 945 tutuklu-hükümlüyle yine birinciydi. Raporda 2022-2023 arasında Türkiye’deki cezaevi nüfusunun yüzde 15 arttığına dikkat çekiliyor. Nüfusu 500 binden fazla olan AK üyesi ülkeler arasında 2022-2023 arası mahpus sayısı azalanlar ise eksi yüzde 8,9 ile Litvanya, eksi yüzde 8,8 ile Estonya ve eksi yüzde 5,2 ile Yunanistan.

Türkiye, her 100 bin kişiye düşen mahpus sayısında da 408 hükümlüyle rekoru elinde tutarken, Gürcistan 256, Azerbaycan 244 ve Moldova 242 mahpusla Türkiye’yi izliyor. AK’nin 2005’ten bu yana yayınladığı rapora göre 18 yılda Türkiye cezaevlerinde tutuklu- hükümlü sayısı yüzde 439 artışla bir başka rekor daha kırmış. Bu oranda artış yaşanan başka AK üyesi yok!

Hakkari’de seçilmiş belediye başkanının 10 yıldır süren kesinleşmemiş bir dava gerekçesiyle görevden alınıp yerine kayyum atanması, yeni anayasa söyleminin gerçek olmadığını, anayasa ve hukuk tanımayan anlayışın sürdüğünü gösterdi. Görevden alma ve kayyum gerekçesiyle 10 il valisinin ilan ettiği yasaklar ise örtülü OHAL’dir!
2014’ten bu yana özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki illerde seçilmiş belediye başkanlarının yerine vali ve kaymakamları kayyum atayan iktidar, aynı hukuksuzluğun 31 Mart seçimi sonrasında da sürdürüldüğünü Hakkari’de gösterdi. Hakkari’nin yaklaşık yüzde 50 oyla seçilmiş belediye başkanını 10 yıl önce açılan ve 60 duruşmada karar çıkmayan bir dava gerekçesiyle görevden alıp yerine yine Hakkari valisini kayyum olarak atayan iktidar, ‘AB ile uyum reformları, siyasette normalleşme, yenilikçi- özgürlükçü sivil anayasa, Kopenhag Demokratik Kriterlerinin Ankara Kriterleri olarak uygulanacağı’ vb. söylemlerinin tamamının gerçek dışı olduğunu ortaya koydu.

Daha da vahim olan, 10 yıldır devam eden davada yargıdan kesinleşmiş bir karar çıkmadığı halde, belediye başkanı görevden alınıp yerine kayyum atandıktan 4 gün sonra alelacele yapılan duruşmada tutuklama ve mahkumiyet kararı verilerek, yargının siyasete alet edilerek hukuksuzluğa kılıf uydurulmasıdır. Yasalarda duruşmaların kapalı yapılması için gerekli iki koşul genel ahlak ve güvenlik. Anayasa ve yasalar yargılamaların, duruşmaların dileyen herkesin izleyebileceği şekilde ‘aleni’ yapılmasını emrediyor. Hakkari’de polis ablukası altında yapılan kapalı duruşmada alelacele verilen mahkumiyet kararı kesinleşmiş değil. İstinaf ve Yargıtay aşamaları itirazlar söz konusu. Kaldı ki seçimle göreve gelmiş bir kamu görevlisi görevini yapamaz hale geldiğinde yerine yenisi nasıl iş başına geleceği anayasa ve yasalarda yazılı. Görevden alınan başkanla ilgili süreç tamamlanıp, yargı kararı kesinleşinceye kadar yerine görev yapacak kişinin belediye meclisi içinden seçilmesi gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan İBB Başkanı olduğu dönemde hakkındaki mahkumiyet kararıyla görevden alındığında İBB Belediye Meclisi yaptığı oylamada yerine yine Refah partili meclis üyesi Ali Müfit Gürtuna’yı başkanlığa getirdi. 28 Şubat sürecinde bile İBB’ye Erdoğan’ın yerine kayyum atamak kimsenin aklına gelmedi. Aynı şekilde eski İBB Başkanı kadir Topbaş Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafindan ‘metal yorgunluğu’ gerekçesiyle istifası istendiğinde yerine yine AKP’li belediye başkanı ve İBB Meclis üyesi Mevlüt Uysal İBB Başkanlığına seçildi. Hukuku, adaleti, anayasa ve yasaları kendilerine farklı başkalarına gelince farklı şekilde yorumlayıp uygulamak, hukuk devletini yok etmenin ötesinde toplum vicdanında adalet ve yargıya güvenin tahribinden başka bir şey değildir.

Anayasa Mahkemesi’nin 703 Sayılı KHK ile ilgili iptal kararı, Türkiye’nin 6 yıldır ‘keyfi-yetkisiz ve hukuksuzca’ yönetildiğini tescil etti. İktidarın yayınladığı Cumhurbaşkanı kararlarının, duble maaşların, Rektör, Merkez Bankası Başkanı, Büyükelçi, Diyanet İşleri Başkanı vb. atamaların anayasaya aykırılığı açığa çıktı!
Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin (CHS) en kritik temellerinden birini oluşturan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) neredeyse tamamına yakınını ‘oy birliği’ ile iptal etti. 2017’de açılan iptal davasından 6 yıl sonra 7 Aralık 2023’te verilen karar, 4 Haziran’da resmi gazete yayınlandı. İptal edilen maddelerin yerine kanunla düzenleme yapması için iktidara 12 ay süre verildi.

ü  Muhtemelen iktidar AYM’nin 6 ay önce verdiğ˘i karardan aylardır haberdardı. Gerekçe yazımı için ğeçen 6 ayda kararda imzası bulunan eski AYM Başkanı Zühtü Arslan yaş haddinden emekli oldu.

AYM’nin iptal kararı, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ve KHK’lı yönetim döneminde gerçekleştirilen 2017 Anayasa Referandumu ardından devreye sokulan ‘kasıtlı hukuksuzluk’ sürecinde tek adam rejiminin nasıl inşa edildiğini açığa çıkarttı.

Anayasa değişikliğinde ‘CHS’nin gerektirdiği uyum yasalarının en geç 6 ay içinde TBMM’den çıkartılması’ yer alıyordu. Oysa iktidar ittifakı, denetimsiz tek adam rejimini dilediği gibi tasarlamak için TBMM’den yasa çıkartmak yerine, Cumhur İttifakı oylarıyla ‘yetki kanunu’ çıkarttı. Uyum yasalarıyla ilgili tüm düzenlemeleri KHK’larla yapma yetkisi Binali Yıldırım Başkanlığındaki Bakanlar Kuruluna verildi. Böylece iktidar ittifakı TBMM’yi devre dışı bıraktı.

Bakanlar Kurulu, ‘Cumhurbaşkanının yemin ettiği gün yürürlüğe girmek üzere’; 698, 699, 700, 701 ve 703 sayılı KHK’ları çıkarttı. AYM’nin iptal ettiği yüzlerce maddelik 703 sayılı KHK ‘Devletteki üst kademe yöneticilerinin atanmasına ilişkin usul ve esasların Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle yapılmasını’ öngörüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2018 seçimi sonrası, 703 sayılı KHK’ya dayanarak 3 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini yayınlayıp tüm üst kademe yöneticileri atama- görevden alma yetkisini kendisine verdi. AYM ise iptal kararında; ‘TBMM, Bakanlar Kuruluna ancak KHK ile düzenlenmesi yasaklanmış alana girmeyen konularda KHK çıkarma yetkisi verebilir’ diyerek, KHK ile Cumhurbaşkanına üst düzey yönetici atama, mali ve özlük haklarını belirleme, düzenleme yapma yetkisi verilmesini Anayasaya uygun bulmadı. AYM, bu yetki çerçevesinin Cumhurbaşkanı kararıyla değil kanunla çizilmesinin anayasa hükmü olduğunu karara bağladı.

Kamuoyunda sadece rektörler ve MB Başkanı gündeme gelse de iptal edilen 703 sayılı KHK, MİT Başkanından Büyükelçilere, Diyanet İşleri Başkanından, TÜİK Başkanına, HSK Başkanlığı ve TRT’nin ihalesiz alımlarına, bürokratların duble maaşlarına kadar tüm üst bürokrasiyi ve buna ilişkin Cumhurbaşkanı kararlarını kapsıyor.

AYM bu kararla 6 yıldır 703 sayılı KHK’ya dayanarak yapılan tüm atama, görevden alma, ihale vb. işlemlerin ‘usulsüz ve anayasaya aykırı’ olduğuna hükmediyor.

Şimdi iktidar için samimiyet testi başlıyor.

Reform ve ‘Altın Yıllar’ vaatleri, yenilikçi-özğürlükçü anayasa söylemleri ğerçek ve samimiyse AYM’nin tanıdığ˘ı 12 ayda iptal edilen dü zenlemeler yerine anayasaya, hukuk devletine uyğun, şeffaflık ve demokratikleşme yasaları çıkartılabilir.

Üniversite ö zerkliğ˘i, rektör atamalarında demokratik sü reç işletilebilir.

Yok edilen MB Bağ˘ımsızlığ˘ı tekrar tesis edilebilir.

Üst bürokrasi ve kariyer atamalarında liyakati esas alan kriterler ve yasalar muhalefetle iş birliğ˘iyle TBMM’den çıkartılabilir.

AYM bu kapsamlı iptal kararıyla iktidara dilinden düşürmediği reform, yapısal düzenlemeler, devlette kurumsal yapılanma, liyakat ve hakkaniyeti hayata geçirmesi için TBMM’yi adres gösteren hukuki zemin sundu.

Dini ağırlıklı ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ müfredatını uygulamaya koyan Milli Eğitim Bakanı, şimdi ‘Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi’ kanunuyla bu müfredatı uygulayacak ideolojiyi benimsemiş partizan öğretmenler yetiştirmeyi hedefliyor. Kurulan akademi ile eğitim fakülteleri işlevsiz hale getiriliyor!
AKP’nin seçim sloganı Türkiye Yüzyılı ile tariflenen yeni müfredat alelacele 10 gün askıda tutulup Bakan Tekin tarafindan bu eğitim yılında uygulanmak üzere onaylandı. Ardından partizan ve maneviyat eğitiminden geçmiş öğretmen kadroları yetiştirmek için 1,5 yıl önce iktidarın yürürlüğe koyduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu değiştiriliyor. Yargı, emniyet, diyanet vb. kurumları kendi siyasi zihniyeti doğrultusunda şekillendirmek için sıklıkla ‘Akademi’ adı altında partizan kadroları oluşturmada ‘ön eleme barajı’ niteliğinde yapılar oluşturuyor. Üst düzey emniyet mensuplarının yetiştirildiği Polis Akademisi’nin Gülen Cemaati’nin emniyetteki kadrolaşmasının temel kaynaklarından birisini oluşturduğu 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle açığa çıktı. Hakim ve Savcıların mesleğe seçiliş, atama ve göreve başlama süreçlerinde devreye sokulan Adalet Akademisi benzer bir amacın yargı ve adliyede hayata geçirilmesinin çatısı oldu. Yine dev bütçesiyle din hizmeti verecek kadroların iktidar tarafindan seçilip eğitildiği Diyanet Akademisi bunun son örneği. Şimdi de öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılması tartışılırken, yeni kurulacak Milli Eğitim Akademisi, öğretmenliğe girişlerde mülakattan daha işlevsel bir eleme mekanizmasının aracı olacak. Öğretmenlerin mesleki ve özlük haklarını yeniden düzenleme ambalajına sarılıp, öğretmenlerin mesleki niteliklerini güçlendirme gerekçesine dayandırılan Akademi’nin eğitim programına bakıldığında asıl amaç anlaşılıyor. Diyanet İmamlarına rehberlik ve manevi danışmanlık adı altında ilk ve ortaöğretim kurumlarında ders verme olanağı sağlayan, tarikatlarla protokoller imzalayan Milli Eğitim Bakanı, kuracağı akademi ile Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini okullarda hayata geçirecek. Hazırlanan düzenlemeye göre üniversitelerden mezun olan öğretmen adayları, KPSS sonrası öğretmenliğe atanmak için Milli Eğitim Akademisi’nden geçmek zorunda. Öğretmen adaylarının atamaları, akademide 4 dönem ve 550 saatlik eğitimde teorik ve uygulamalı dersleri alıp, yapılacak sınavları 100 üzerinden en az 60 puanla geçtikten sonra yapılacak. Akademide alınması zorunlu dersler; Alan Bilgisi, Genel Kültür, Pedagojik Yaklaşımlar ve Maneviyat Eğitimi olmak üzere dört ana başlıktan oluşuyor. Dolayısıyla üniversitelerin fizik, kimya, biyoloji, tarih, edebiyat, matematik vb. fakültelerinde 4 yıl eğitimin üstüne pedagojik formasyon alarak öğretmen adayı olan gençler için de harcanan yıllar, emekler anlamsızlaşıyor. Milli Eğitim Akademisi’nde Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredatını uygulayacak ümmetçi ve partizan öğretmen kadroları oluşturulacak. Bu tarife ve isteğe uymayan öğretmen adayları Akademi’de elenecek!

Laik eğ˘itimi yok etme amaçlı bu dü zenleme hazırlıkları, atama bekleyen 1 milyon  ğenç öğ˘retmen adayının istikbalini karartmanın ötesinde, okulları dinselleştirip  partizanlaştırma hedefiyle eğ˘itim sistemini tahrip etmeyi, toplumsal ayrışmayı  derinleştirmeyi içeren tehlikeli bir yaklaşımdır. Türkiye’ye, toplumsal barış ve huzur  içinde birlikte yaşamaya ve nihayet 86 milyona yapılabilecek en büyük kötülüktür. 

Enflasyon mayısta aylık yüzde 3,37 yıllık yüzde 75,45 ile son 18 ayın zirve noktasına yükseldi. Bir yıl önce yüzde 38 enflasyonla görevi devralan Bakan Mehmet Şimşek’in, bir yıl sonra yüzde 75’e çıkan enflasyonu ‘programın başarısı olarak nitelendirmesi’ çaresizliğin ifadesidir!
Merkez Bankası (MB) yılsonu enflasyon hedefini 2 puan artırarak yüzde 36’dan 38’e çıkartırken, mayıs ayında yüzde 75 oranıyla zirvenin görülmesinin beklendiğini açıklamıştı. Mayıs itibarıyla bu yılın beş aylık döneminde yüzde 22,72 olan tüketici enflasyonunun yılsonunda yüzde 38 olması için aylık en fazla yüzde 1-1,7 oranında artması hatta bazı aylarda sıfirın altında enflasyon yaşanması gerekiyor. Enflasyonun aylık ortalama yüzde 3 civarında artması durumunda yılsonu enflasyonu yüzde 50’yi aşacak. Aylık yüzde 2-3 arası bir enflasyon artışı ise yılsonu enflasyonunu yüzde 43-47 arasına çekecek.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek mayıs verilerinin açıklanmasıyla enflasyonda ‘en kötüsünün geride kaldığını’ ilan ederken gerçekte daha kötüsünün gelmekte olduğu görülüyor. Hazirandan itibaren aylık enflasyonda keskin düşüşlerin yaşanması için 3 Temmuz’da açıklanacak haziran enflasyonunun geçen yılın aynı ayındaki yüzde 3,92 oranının altında kalması gerekiyor. Sonrasında geçen yıl temmuzda aylık yüzde 9,49, ağustosta aylık yüzde 9,09, eylülde aylık yüzde 4,75 olan enflasyon oranları bu yılın aynı aylarında hesap dışı kalacağı için yıllık enflasyonda baz etkisiyle kâğıt üzerinde ciddi düşüş gündeme gelecek. Üç ayda 20 puanı aşan gerileme söz konusu olacak. Ancak enflasyon yine aylık olarak artmaya devam edecek.

Asıl önemlisi ekimden itibaren kasım ve aralık aylarında her yıl rutin şekilde yinelenen mevsimsel etkilerle, okul, ulaşım, eğitim, ısınma vb. kalemlerde ciddi fiyat artışlarının enflasyonu yeniden alevlendirmesi. Elektrik ve doğalgaz zamlarını seçim öncesinden bu yana sürekli erteleyerek kâğıt üzerindeki enflasyonun artmamasını sağlamaya çalışan ekonomi yönetiminin bu çabası uzun süre devam edemez. Sonbahardan itibaren aylardır biriktirilen elektrik ve doğalgaz zamlarının yürürlüğe konulması kaçınılmaz.

Mayıs ayında kalemler itibarıyla bakıldığında yıllık en yüksek enflasyon artışı yüzde 104,8’le eğitimde gerçekleşmiş. Bunu yüzde 93,21’le konut, yüzde 92,94’le lokanta ve oteller, yüzde 86,48’le alkollü içecekler ve tütün, yüzde 79,10’la ulaştırma, yüzde 77,67 ile sağlık harcamalarındaki fiyat artışları izliyor. 1 Temmuz’dan itibaren kira artışlarına yüzde 25 sınırı getiren yasanın süresinin uzatılmayacağı açıklandı. Her ne kadar yasada olmasına rağmen kira sınırı fiilen uygulanmasa da şimdi kira artışları tümüyle serbest kalacak ve enflasyona endeksli şekilde yüzde 70’e varan kira artışları devreye girecek.

Şirketler açısından iflas öncesi son aşama olan konkordato başvurularındaki artış beş ayda geçen yılın tamamındaki sayıya ulaştı. Konkordato nedeniyle alacağını tahsil edememe kaygısı piyasaları kilitledi, satışları durdurdu. Konkordatoların bu hızla sürmesi zincirleme iflasları beraberinde getirebilir!
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) açılan-kapanan şirketlere ilişkin istatistiklerinde ocak ayından bu yana gözlenen tablo, mahkemelerin verdiği konkordato kararlarıyla teyit ediliyor. Kapanan şirket sayısında geçen yıla kıyasla yüzde 27 artışla patlama yaşanırken, yeni kurulan şirket sayısı geriliyor. İflas öncesi son kritik viraj olan konkordato başvurularında olağanüstü artış yaşanıyor. Uygulanan sıkılaştırılmış para politikaları, yüksek ticari kredi faizleri yanında krediye erişimin zorlaşması, yüzde 75’i aşan enflasyonla eriyen kazanç ve gelirler ile artan maliyetler, işletmeleri konkordato önlemiyle varlıklarını sürdürme arayışına yönlendiriyor. Bir yandan da yoğun konkordato başvurularının, mahkemelerin ağır iş yükü nedeniyle yeterli mali ve teknik incelemeler yapılamadan karara bağlanmak zorunda kalması bir başka açmazı oluşturuyor. Mahkemeden konkordato kararı çıkartarak alacaklıların icra-haciz takibinden kurtulan işletmelerin ödemelerini yapmaktan kaçınması, bu işletmelere mal ve hizmet sağlayan alacaklıları zor duruma sokarak konkordato dalgasının büyümesine zemin hazırlıyor.

Bu yılın ocak ayından bu yana mahkemelerdeki konkordato davalarında karar sayısı mayıs sonu itibarıyla 491’e yükseldi. Aynı dönemde 233 şirketin konkordato talebi mahkemelerce reddedilirken, 44 şirketin iflas başvuruları kabul edilerek iflas kararı verildi. 2023 yılının tamamındaki konkordato kararı sayısı 519 iken iflas kararı sayısı 65 idi. Yılsonuna kadar bu sayının bin dolayına yükselmesi hatta aşması yüksek ihtimal. Bunun yanı sıra konkordato başvuruları kabul edildiği halde mahkemenin tanıdığı süre içinde koşulları yerine getiremeyen çok sayıda şirketin son aşama olan iflasa sürüklenmesi ve iflas eden şirket sayısının da geçen yıla kıyasla katlanması kaçınılmaz görünüyor.

Bir yandan piyasalardaki, iş dünyasındaki panik ve endişeyi büyüten konkordatolardaki hızlı artış diğer yandan da ortaya çıkan tahsilat korkusu, risklere karşı önlem kaygısı nedeniyle ekonomideki çarkların dönmesinde yavaşlamaya neden oluyor. Konkordato kararıyla borçlarını ödemeyip kendisini alacaklılarına karşı korumaya alan şirketler nedeniyle pek çok firma sattığı mal veya verdiği hizmetten doğan alacağını tahsil edemiyor. Pek çok şirket alacaklarını tahsil edemeyip zor duruma düşme kaygısıyla vadeli satıştan kaçınmaya yöneliyor. Ürününü depoda tutmayı ya da peşin veya nakit dışında mal satmamayı tercih ediyor. Konkordato ve iflas kararı verilen şirketlerin faaliyet alanlarıyla ilgili ilk üç sırayı tekstil, hazır giyim ve inşaat sektörleri alıyor.

Halka tasarruf, harcama ve tüketimi kısma tavsiyesinde bulunan Hazine ve Maliye Bakanlığı, haziran-ağustos döneminde 637 milyar TL yeni borçlanmayla piyasalardaki parayı çekecek. Yabancı sıcak paracılara gün doğarken, hazinenin tahvil ve bono ihaleleriyle paradan para kazanmak isteyenlere yeni fırsatlar sunulacak!
Merkez Bankası’nın yüzde 50’ye çıkarttığı politika faiziyle hazine kağıtlarının getirisinin yükselmesi, özellikle kısa vadede risksiz yollardan devlet güvencesiyle yüksek kazanç elde etmeyi hedefleyenlere ciddi firsatlar sunuyor. Ekonomi yönetimi, tasarruf paketine rağmen dikiş tutmayan bütçe açıklarını çözebilmek için yeni borçlanmaya hız veriyor.

Hazine tarafindan geçen hafta açıklanan Haziran-Ağustos dönemi üç aylık borçlanma stratejisine göre, haftada en az üç borçlanma ihalesi düzenlenerek milyarlarca liralık tahvil ve bono satışı yapılacak. Bu aydan itibaren ağustos sonuna kadar olan dönemde 373,1 milyar TL tutarında vadesi gelen iç borcu ödeyecek olan hazine aynı dönemde bunun iki katına yaklaşan tutarda 637,3 milyar liralık yeni borçlanmaya gidecek. Zor durumdaki geniş kitlelerin kredi kartı borcunu diğer kredi kartından nakit çekerek kapatmasını engellemek için karttan nakit çekişlere kısıtlama getiren, asgari ödeme tutarlarını yükselten ekonomi yönetimi, halka söylediklerinin tam tersini kendisi yapıyor.

Açıklanan stratejiye göre;

Haziran ayında 254 milyar TL, temmuzda 198,7 milyar TL ve ağustosta 184,6 milyar TL yeni iç borçlanmaya gidilecek. Üç aylık dönem içerisinde haziranda 254 milyar liralık yeni borçlanmaya karşılık 151,2 milyar liralık vadesi gelen iç borç yine borçlanılarak geri ödenecek. Temmuzda tahvil ve bono ihaleleriyle 198,7 milyar lira tutarında yeni borçlanmaya gidilirken, 117,6 milyar lira tutarında vadesi gelen iç borcun geri ödemesi gerçekleştirilecek. Ağustosta 104,3 milyar lira tutarında iç borç geri ödemesine karşılık 184,6 milyar lira yeni borçlanma gerçekleştirilecek.

Haziran-Ağustos döneminde iç borç ğeri ö demelerinin dışında 157,2 milyar TL tutarında vadesi ğelen dış borç taksiti ödenecek.

Haziran-Ağustos arası üç aylık dönemde 19 tahvil ihalesi düzenleyeceğini ilan eden Hazine, aynı dönemde 4 kira sertifikası-sukuk ihalesiyle İslami kurallara uygun tahvil ihraç edecek. Bu tahvillere özellikle zengin Körfez ülkelerindeki bankaların ve Türkiye’de faaliyet gösteren katılım bankalarının ilgisi söz konusu. Yine üç aylık dönemde iki ayrı ihaleyle hazine bonosu satışı yapılması öngörülürken, altın tahvili ihracı için de bir ihale gerçekleştirilecek.

Buğday üreticisinin beklediği 2024 yılı taban fiyatları yaş çaydaki gibi yine gece yarısı Tarım ve Orman Bakanlığı sosyal medya hesabından duyuruldu. Yüzde 75,5’a çıkan yıllık enflasyona karşılık buğday taban fiyatının geçen yıla göre sadece yüzde 18 artırılması ve ürün bedelinin 45 gün sonra ödenmesi, katmerli mağduriyettir!

Tarım ve Orman Bakanlığı ile Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) açıkladığı buğday taban fiyatına çiftçilerin ülke çapındaki tepkileri çığ gibi yükseliyor. Üreticiler Türkiye Ziraat Odaları Birliği’ne (TZOB) tepki mesajları yağdırırken, TZOB yönetimi ise çiftçilere il milletvekillerine baskı yapmaları ve fiyatın artırılmasını istemeleri tavsiyesinde bulunuyor. Açıklanan 2024 taban fiyatlarının üreticilerin beklentilerinin ve alın terinin çok altında kaldığını, çiftçinin perişanlığa sürükleneceğini söylüyor.

Bakanlık ve TMO sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımda 2024 hububat alım fiyatları makarnalık buğdayda ton başına 10 bin TL (kilosu 10 TL), ekmeklik buğdayda ton başına 9250 TL (kilosu 9,25 TL) ve arpada ton başına 7250 TL (kilosu 7,25 TL) olarak açıklandı. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı çiftçilere ayrıca ton başına 750 TL’ye kadar (kiloda 75 kuruş) fark ödeneceği açıklandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen yıl 7 Haziran’da 2023 yılı hububat fiyatlarını makarnalık buğdayda ton başına 9 bin TL (kilosu 90 kuruş), ekmeklik buğdayda 8250 TL (kilosu 8,25 TL) arpada ton başına 7 bin TL (kilosu 70 kuruş) olarak ilan etmişti. 2024 taban fiyatlarıyla makarnalık ve ekmeklik buğdaya kiloda 1 TL, arpaya 25 kuruş artış yapılıyor. ÇKS’ye kayıtlı çiftçilere yapılacak fark ödemesi dahil edilse bile taban fiyattaki artış bir yıl öncesine kıyasla sadece yüzde 18,9. Oysa TÜİK’in resmi Tüketici Enflasyonu (TÜFE) mayıs itibarıyla yıllık yüzde 75,5! Mayısta Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) artışı yıllık yüzde 57,68 olurken, Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’nde (Tarım-ÜFE) nisan itibarıyla yıllık enflasyon artışı yüzde 60,77.

Enflasyon ve girdi maliyetlerinin altında tutulan hububat taban fiyatları nedeniyle son 10 yılda buğday ekim alanları yüzde 13,7 azaldı. TÜİK’in 2024 hububat üretimi projeksiyonları bu yıl buğday üretiminde geçen yıla göre 5,4 düşüş görüleceğini işaret ediyor. Emeğinin karşılığını alamayan üretici, buğday üretiminden kaçarak toprağını boş bırakıyor. Türkiye’nin başta Rusya ve Ukrayna olmak üzere hububat ithalatı katlanarak artıyor. Üreticiyi mağdur eden bir başka vahim karar ise TMO’nun aldığı ürün bedelinin 45 gün sonra ödenmesi. Devletin, TL’nin değer kaybettiği ve faizin yüzde 60-70’e dayandığı ortamda üreticinin maliyetin altında fiyattan satmaya mecbur kaldığı ürünün parasını faizsiz şekilde 1,5 ay kullandıktan sonra yatırması, çiftçiye katmerli eziyettir. Üreticinin kiloda 15 TL talep ettiği buğday fiyatının buna göre güncellenmesi çiftçinin enflasyonla ezilmesini bir nebze de olsa azaltacaktır.

AB üyesi 27 ülkedeki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine ilişkin anketler, AP’de ‘milliyetçi-yabancı karşıtı aşırı sağ güçlü bir blok’ oluşacağını gösteriyor. Türkiye- AB ilişkilerinde zorlu bir sürecin başlaması anlamına gelecek böyle bir sonuç, mali yardımların ve AB ile siyasi ilişkilerin olumsuz etkilenmesine neden olabilir!
Avrupa Birliği’nin siyasi karar organı Avrupa Parlamentosu’nda (AP) görev alacak 705 parlamenterin belirlenmesi için 6 Haziran’da başlayan seçimler, 9 Haziran’da sona eriyor. 27 AB üyesini temsil edecek parlamenterlerin siyasi parti dağılımına ilişkin son anketler, Avrupa’da esen aşırı sağ-milliyetçi ve yabancı karşıtı rüzgarların AP’deki sandalye dağılımını net biçimde belirleyeceğini gösteriyor. İtalya ile başlayan aşırı milliyetçi siyasetin yükselişi, son dönemde Hollanda, İsveç, Finlandiya gibi uzun yıllar sosyal demokrat ya da muhafazakâr-liberal demokrat iktidarların görevde olduğu ülkelerdeki seçimleri de aşırı sağcıların kazanmasıyla devam ediyor. AB’nin lokomotif ülkelerinden Almanya’da, aşırı sağcı partisi AfD’nin tüm anketlerde yükselerek gelecek genel seçimlerde Alman parlamentosuna güçlü bir şekilde gireceğini gösteren anketlerin ilk yansıması yerel seçimlerde görüldü ve pek çok bölgede AfD adayları belediye başkanlıklarını kazandı. AP’de bugüne kadar en güçlü iki büyük bloku oluşturan Yeşiller- Sol ve Sosyal Demokrat grubu ile Hristiyan Demokrat-Muhafazakâr Demokrat-Liberaller grubunun sandalye sayılarının gerilemesi, Avrupa’da aşırı sağa kayışın hızlandığını işaret ediyor. 9 Haziran akşamı sona erecek oy kullanma işlemlerinin ardından 27 üye ülkeden gelecek sonuçlar şayet, yabancı karşıtı aşırı sağ ve Nazi-Faşist çizgideki milliyetçi partilerin AP’de güçlü bir grup oluşturduklarını gösterirse, sorunlu durumdaki Türkiye-AB ilişkilerini gelecek 5 yıl zorlu bir sürecin beklediği söylenebilir.

Bugüne kadar Türkiye’ye yönelik sert eleştiriler içeren raporları kabul eden, kararlara imza atan AP’de sol ve sosyal demokrat blok, olumsuzluklara rağmen Türkiye’nin AB perspektifinden uzaklaşmamasına destek verdi. Zaman zaman Hristiyan Demokrat- Muhafazakâr Demokrat-Liberal partilerin oluşturduğu merkez sağ bloktan da eleştirel tutum yanında Türkiye’ye olumlu yaklaşan tavırlar sergilendi. Ancak ırkçılığı benimseyen sağ popülist ve aşırı sağcı partilerin siyasi söylem ve ideolojilerinde Müslüman karşıtlığı- İslamafobi ve Avrupa kültürünü diğer kültürlerden üstün gören anlayışı içeren oryantalizm de önemli yer tutuyor. Aşırı radikal sağ partilerin AP'deki sandalye sayılarını ve temsiliyetlerini artırmaları, AP’deki Türkiye karşıtlığını daha ileri düzeye taşıyacaktır. Bu da başta AB ile siyasi ilişkiler olmak üzere, ekonomi alanında mali desteklerin kesilmesi, AB fonlarından katkıların durması ya da askıya alınmasına varan olumsuzlukları gündeme getirebilir. Türkiye ile normalleşme müzakerelerinin gündeme alınarak ilerleme sağlanması AP’de aşırı sağın güçlenmesiyle sekteye uğrayabilir.

 

 
 

 

10.             ABD’nin CAATSA yaptırımları ve F-35 savaş uçağı projesinden Türkiye’yi çıkartması ardından F-16 savaş uçağı alımı için sürdürülen pazarlıklar geçen hafta noktalandı. İktidar, İsveç’in NATO üyeliğine verdiği onay sonrası hızlanan süreçte, F- 35’ten dışlanıp F-16’ya razı oldu!
2019’da Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerinin satın alınmasıyla başlayan Türkiye- ABD ilişkilerindeki gerginlikler, eski Başkan Trump yönetiminin Türkiye’yi ‘ABD’nin Hasımlarına Karşı Mücadele ve Yaptırımlar-CAATSA’ yasası kapsamına almasıyla farklı bir boyuta taşındı. Türkiye bu karar sonrası pek çok parçasının Türkiye’de üretildiği F-35 yeni nesil savaş uçağı projesinden de dışlandı. F-35 projesine parça üreten Türk savunma sanayii şirketlerinin bir kısmı yaptırımdan etkilenmemek için üretim tesislerini Polonya, Slovakya, Romanya vb. Avrupa ülkelerine taşımak zorunda kaldı.

Halen 2,5 milyar dolar ödendiği halde beş yıldır kullanılmaksızın ambalajında ve depolarda tutulan S-400 sistemi nedeniyle F-35 projesinin dışında kalan Türkiye, 6 adet F- 35 uçağı için ABD’ye peşin ödediği 1 milyar 250 milyon doları da geri alamadı. Son olarak ABD Kongresi Türkiye için üretilen bu uçakların ABD Hava Kuvvetlerine verilmesini kararlaştırdı. Ege ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile yaşanan gerginlikler sonrası AB yaptırımlarına da maruz kalan Türkiye’nin ABD’den F-16 savaş uçağı satın alma ve Türk Hava Kuvvetleri filosunda mevcut 70 F-16’nın da modernizasyonu girişimleri yıllarca sonuçsuz kaldı. Bu süreçte ABD, Yunanistan- Dedeağaç’ta devasa bir askeri üs kurarken, Yunanistan Silahlı Kuvvetlerine de yüklü savaş gemisi, tank, zırhlı araç, helikopter hibesinde bulundu.

Ege’deki Türkiye-Yunanistan askeri dengesini olumsuz etkileyecek bu hibelerin yanı sıra ABD yönetimi, Yunanistan’a F-35 savaş uçağı satışına onay verdi. Türkiye’nin F-16 alımına karşı sürekli yeni koşullar ve taviz talepleri öne sürdü. Ukrayna-Rusya savaşı ardından NATO üyeliğine başvuran Finlandiya ve İsveç’in üyeliklerine ‘PKK’ye destek ve faaliyetine izin verdikleri, PKK ve FETÖ üyelerini barındırdıkları’ gerekçesiyle bloke koyan iktidar, bunu ABD ile F-16 pazarlığında koza dönüştürmeye çalıştı. İsveç’teki PKK ve FETÖ üyelerinin iadesi talepleri bugüne kadar yerine getirilmediği halde Finlandiya’nın üyeliğine onay verildi. İsveç’in üyeliğine ilişkin Cumhurbaşkanı kararı TBMM’de kabul edilerek ABD yönetimine iletildi. İsveç’in üyeliğinin kabulüyle F-16 alım müzakereleri başlatıldı. Biden yönetimi, Türkiye’ye F-16 satışı için Kongre’den gerekli düzenlemeleri geçirdi. Türkiye'nin, 40 adet yeni F-16 savaş uçağı ve 79 adet F-16 modernizasyon kiti satın alımı için teklif ve kabul mektubunu imzaladığını açıkladı.

Etiketler
  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER SİYASET Haberleri
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI