İMAMOĞLU’NDAN BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ AKADEMİSYENLERİNE ‘DİRENİŞ’ DESTEĞİ
KENDİ ÇIKARLARINI ÜLKENİN ÇIKARLARININ ÜZERİNDE GÖREN BU VAHŞİ, PARTİZANCA DAVRANIŞ HİÇBİR ZAMAN BAŞARIYA ULAŞAMAYACAKTIR
ONLAR ENGELLEMEYE ÇALIŞIRKEN, ONLARI KISKANDIRACAK VE HATTA DÖNEM DÖNEM ÇATLATACAK KADAR İSTANBUL'A HİZMET ETMEYE DEVAM EDİYORUZ
TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘Dünden Yarına Boğaziçi Üniversitesi Buluşması’nda konuştu. İktidar kanadının Boğaziçi Üniversitesi ve İBB üzerindeki baskılarının benzerlikler gösterdiğini belirten İmamoğlu, “Boğaziçi Üniversitesi, her hukuksuzluğa karşı kendini savunmaya devam ediyor. Bir yanıyla üzüntüyle, ama bir yanıyla da takdirle o direnişinizi, özellikle başta kıymetli akademisyenlerin direnişini takip ediyorum. Bize de aynı şeyi yapıyorlar. İBB’yi de engellemeye çalışıyorlar. Biz de onlar engellemeye çalışırken, açıkçası onları kıskandıracak ve hatta dönem dönem çatlatacak kadar İstanbul'a hizmet etmeye devam ediyoruz. İBB üzerinden, İstanbul seçmenini cezalandırma çabasında olan bu anlayış, Boğaziçi Üniversitesi üzerinden de bence tüm gençleri ve tüm gençlerimizin umutlarını, hayallerini ve hatta halkımızı cezalandırmak istiyor. Kendi çıkarlarını, ülkenin çıkarlarının çok daha üzerinde gören bu vahşi, partizanca davranış, hiçbir zaman başarıya ulaşamayacaktır” dedi.
ŞİŞLİ / İSTANBUL
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Dünden Yarına Boğaziçi Üniversitesi Buluşması”na katıldı. Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen buluşmada İmamoğlu’na; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ve Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş eşlik etti. Boğaziçi Üniversitesi’nin, çok uzun yıllardan bu yana Türkiye’nin ve dünyanın en önemli ve başarılı eğitim kurumlarından biri olduğunun altını çizen İmamoğlu “Elbette Boğaziçi Üniversitesi’nin tarihini 53 yılla sınırlayamayız. Ta 1863’e kadar giden bir geçmişi var. YÖK'ün ‘araştırma üniversitesi’ olarak deklere ettiği ilk üniversitelerden birisi. Ülkemizin toplumsal ve ekonomik hayatına çok büyük katkılar sunmuş, akademik özgürlük, kurumsal özerklik ve katılımcı yönetim gibi değerleri inşa etmiş, gerçekten eğitim adına, yüksek öğrenim adına Türkiye'miz için önemli bir değerimiz. Böyle köklü ve gelenekli eğitim kurumlarına sahip olmak; kentlerin, toplumların geleceği açısından çok büyük bir önem taşıyor. Bu büyük değerlerimizi korumak ve geliştirmek, açıkçası hepimizin görevi” dedi.
“MUHTEŞEM BİR ÜNİVERSİTE CEZALANDIRMAK İSTENİYOR”
“Bugün burada bulunmamızın sebebi, ne yazık ki son dönemde Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşanan birçok olumsuzluk ve bu olumsuzluklarla, bu muhteşem eğitim abidesinin gündeme gelmesi” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Ülkemizin, kentimizin çok büyük bir değeri, akademik alanda dünya standartlarında olan bir üniversitemiz… Yani şaşılacak bir durum. Üzüntünün tarifi yok. İnsanın konuşmaktan bile utandığı bazı şeyler vardır ya; o da bunlardan birisi. Ne yazık ki üniversite cezalandırılıyor. Koca bir üniversite, muhteşem bir üniversite cezalandırmak isteniyor. Boğaziçi'ni Boğaziçi yapan, çok büyük emekler veren akademisyenlerimizin -düşünsenize- içeriye alınmadığı, liyakat açısından yaşananları da üzüntüyle gözlemliyoruz. Çok sevdiği okulundan ayrılmak durumunda bırakılan akademisyenlerimiz, dünyanın en önemli kurumları tarafından, tabiri caizse ‘kapılırken’, ne yazık ki liyakat zincirinin bozulduğu ve beklentileri karşılama süreçlerinin tamamlanamadığı, bir kısım kişiler tarafından kadroların doldurulmuş olması, Boğaziçi Üniversitesi'nin bütün sürecini sekteye uğratıyor ve insanları üzüyor. Bu akademisyenlerimizin ülkemizde değil de o değerli yetişmiş insanlarımızın başka ülkelerde akademik çalışmalarını yürütüyor olması, Türkiye'miz için çok büyük bir kayıptır. İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezi’nin, Mithat Alam Film Merkezi’nin mekansız bırakılarak çalışmalarının önlenmesi, sadece Boğaziçi Üniversitesi için değil, tüm şehir, hatta ülkemiz için kayıptır.”
“BOĞAZİÇİ’NE YAPILANLARLA İBB’YE YAPILANLARI BİRBİRİNE BENZETİYORUM”
“Ben aslında, Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşananları bir açıdan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde biz göreve geldikten sonra bize yapılmak istenenlerle biraz benzetiyorum. Burada çok şaşırmayan bir insan konumundayım. Yaşananlara benzer şeyleri yaşayan kişi olarak, birey olarak, bu anlamda ne denli deneyimli olduğumu az çok sizler de biliyorsunuz. Ama bunların hepsini konuşmak, gerçekten çok üzücü. Yani bu ülkeye çok büyük faydaları olan kurumları, siyasal hırsları nedeniyle çalışamaz hale getiriyorlar. Ben, bu ve benzeri uygulamaların başka üniversitelerimize de yapıldığını çok iyi biliyorum. Bunları sizlerle de konuşuyoruz. Başka üniversitelerde de bu ve benzeri hamlelerin, hareketlerin yapıldığını gözlemliyoruz ve ben, oralarda da kapının arkasından bir mücadeleyi, bir direnişi sizlerle birlikte yapma gayreti içerisinde oluyorum.”
“GENÇLERİMİZİN UMUTLARINI, HAYALLERİNİ VE HATTA HALKIMIZI CEZALANDIRMAK İSTİYORLAR”
“Açıkçası İBB üzerinden, İstanbul seçmenini cezalandırma çabasında olan bu anlayış, Boğaziçi Üniversitesi üzerinden de bence tüm gençleri ve tüm gençlerimizin umutlarını, hayallerini ve hatta halkımızı cezalandırmak istiyorlar. Kendi çıkarlarını, ülkenin çıkarlarının çok daha üzerinde gören bu vahşi, partizanca davranış, hiçbir zaman -açık ve net söyleyeyim- başarıya ulaşamayacaktır. ‘Başarıya ulaşamayacaktır’ derken, kararlı bir güvenle bunu söylüyorum. Yani burada kime güveniyorsunuz? Vallahi kendime güveniyorum. Zaten her birey kendine güven duyduğu takdirde, hiç kimse öylesi bir bütüncül gücü karşısında duramaz, diye düşünüyorum. Boğaziçi Üniversitesi, her hukuksuzluğa karşı kendini savunmaya devam ediyor. Ve inanın bir yanıyla üzüntüyle, ama bir yanıyla da takdirle o direnişinizi, özellikle başta kıymetli akademisyenlerin direnişini takip ediyorum. Devam ediyor kararlı bir biçimde. Bize de aynı şeyi yapıyorlar. İBB’yi de engellemeye çalışıyorlar. Biz de onlar engellemeye çalışırken, açıkçası onları kıskandıracak ve hatta dönem dönem çatlatacak kadar İstanbul'a hizmet etmeye devam ediyoruz. Çok şaşırtıcı işler. Çok üzüntü verici. Çok karmaşık duygular içerisindeyim. Hani tarifleyemiyorum. İnsanın edebi, ahlakı, tariflemeyi ve konuşmayı bile beceremiyorsunuz...”
BEYOĞLU BELEDİYESİ TEPKİSİ: “BU KADAR TOPLUMUN GÖZÜNE SOKA SOKA BUNU YAPMALARI…”
“Geçenlerde bahsettim. Hani bu kadar toplumun gözüne soka soka bunu yapmaları… Yani işte Beyoğlu Belediyesi, hemen yanı başımız. Orada tarihi bir binayı restore ediyorlar, eski kışlayı. Ve bu kışlanın kapısına, ocak ayının ortasında, bir tarafa kaymakamlık bir tarafa Beyoğlu Belediyesi yazıyorlar. 2,5 ay sonra seçim oluyor. Parti değişiyor ve seçimi CHP’li bir belediye başkanı kazanıyor. Kazanır kazanmaz, 1-2 ay sonra yazışmalara başlıyorlar. ‘Burayı terk et!’ Niçin? ‘Terk et!’ Belediye niçin terk etsin? ‘Terk et!’ ‘Efendim yok şöyle, yok böyle; yok protokol yok…’ Protokolü gösteriyor Belediye Başkanı. Kaymakamın imzasıyla, ‘Şu alanlar Beyoğlu Belediyesi, şu alanlar kaymakamlık’ diye. Ve zoraki, yani polisin oraya gelmesiyle beraber, orayı Beyoğlu Belediyesi boşaltıyor. Yine birden; 1-2 sene önce, Terra Santa diye bir manastırın, daha öncesinde Vakıflar’ın Beyoğlu Belediyesi'ne verdiği ve kullanım biçimini de ‘tahsis’ şeklinde tarif ettiği bir biçimde buranın kullanılmasını isteyerek bir mukavele yapıyor Beyoğlu Belediyesi’ne. Beyoğlu Belediyesi, kullanıma aykırı bir-iki mekan da yaptı o dönemin yönetimi. Hiç dokunmuyor. Bu gelen yönetim, yani yeni arkadaşımız İnan Bey, orada bu yanlışları da düzelterek devam etmek istiyor. Ve onu yapıyor. Ama direkt yazı yazıyor Vakıflar. Diyor ki, ‘Burayı terk et!’”
“AKADEMİSYENLERİN DİRENİŞİNİ ÖVERKEN, İDDİA EDİYORUM; BEN DE EN AZ SİZİN KADAR ÖYLEYİM”
“Bu, şöyle bir anlayış: Yani meselenin sadece partizanlıkla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Acı bir şey ama bu, bir yetkinin, bir demokrasinin, sandığın kesinlikle, belki de geçmişte dile getirdikleri gibi, bu arkadaşlar ve bu anlayış için bir araç olduğu kesin. Yani bir seçimin sonrasında elde edilen hakların, bir mülk edinme hakkı gibi, her şeyin kendilerine ait olduğunu düşünen bir zihniyetin, bugün yaptığı uygulamaların ama bir ilçe belediyesinin ama bir büyükşehir belediyesine ama bir üniversiteye yansıma biçimidir bu. Bununla kararlılıkla mücadele ettiğimizi ve edeceğimizi, yani bu konuda tutarlı ve kararlı ve kesinlikle inançlı ama aynı zamanda sabırlı, aynı zamanda yılmayan bir anlayışa sahip olan sizin, özellikle akademisyenlerin direnişini överken, iddia ediyorum; ben de en az sizin kadar öyleyim. Bunu övünmek için söylemiyorum. Eminim; içinizden ve başka yerlerden 100 binlerce insan da bana için de aynı şeyi söylüyordur, ‘Ben de en az senin kadar öyleyim’ diye.”
“BU MÜCADELEYİ, BU KÖTÜLÜKLERİ YAPANLARIN DAHİ ÇOCUKLARI VE TORUNLARI İÇİN YAPACAĞIZ “
“Dolayısıyla bu kötülüklere, hukuksuzluklara karşı birlikte mücadele edeceğiz. Hatta ben ilave ediyorum; bu mücadeleyi, bu kötülükleri yapan insanların dahi çocukları ve torunları için yapıyor olacağız. Çünkü, her şeye rağmen kesinlikle bu halkın ve bu gençlik kurumlarına, demokrasiye sahip çıktığına ve çıkacağına inanıyorum. Ve buradan seslenmek istiyorum: Boğaziçi Üniversitesi'yle uğraşmayı bırakın. Bu değerli üniversitemizi özerk idari yapısına kavuşturun ve bu üniversite bize, yine gerçekten çığır açan yaklaşımlarını, icatlarını, yönetim anlayışlarını ve güçlü karakterlerini, yaratıcılıklarını yansıtmaya devam etsin buradan yetişen gençler ve insanlarımız. Biz, bu haklı mücadelesinde, kesinlikle Boğaziçi Üniversitemizin yanındayız. Üzerimize düşen ne varsa, yapmaya hazırız.”