CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/1 Ekim 2023

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/1 Ekim 2023
 Tarih: 01-10-2023 15:24:03
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/1 Ekim 2023

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak Her hafta yayımladığı 'Haftalık Değerlendirme Raporu'nu yayımladı. Türkiye ve Dünya Gündemi olarak yayımladığı raporu Sıcak gündem, Ekonomi, Tarım, İç politika, Dış politika başlıklarıyla komuoyu ile paylaştı.

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın 1 EKİM 2023 tarihli raporu şöyle:

TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ

SICAK GÜNDEM

  1. Yargıtay, 10 yıldır devam eden Gezi Parkı davasında; şehir plancısı, avukat, mimar, yazar, iş insanı beş kişinin hapis cezalarını onayladı. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ‘hak ihlali, beraat, tahliye’ kararları yok sayıldı!
  2. Antalya Film Festivali, 60’ıncı yılında iktidarın sansür, yasak ve baskılarına kurban edildi. Kültür ve sanatın toplumla buluşması yine engellendi!

İÇ POLİTİKA

  1. IMF’ye verilen OVP taahhüdüyle; kaçak göçmen ve sığınmacıların istihdamı, madenciliğin ‘kamu yararına iktisadi faaliyet’ olarak tanımlanması, yasallaştırılacak! (OVP Madde: 18-19-40)
  2. Hazine ve Maliye Bakanı Türkiye’yi gri listeden çıkartmaya çabalarken, İçişleri Bakanı her gün yeni bir çetenin çökertildiğini açıklarken, Türkiye; 2023 Küresel Organize Suçlar Raporu ve Organize Suç Örgütleri Endeksi’nde Avrupa birincisi oldu!

EKONOMİ

  1. İstanbul Sanayi Odası’nın Türkiye’nin en büyük 500 sanayi şirketini kapsayan İSO5002022 Raporu; iktidarın sanayiyi gerileme sürecine soktuğunu, ihraç pazarlarında kayıp yaşandığını ve nitelikli istihdam açığının büyüdüğünü gösteriyor!
  2. İktidar yine, 21 yıldır yinelenen ‘yastık altındaki altın’ senaryosuna sarıldı. Türkiye Yüzyılında finansal istikrarı sağlayacak yeni yatırım seçeneklerinin devreye sokulacağı, yastık altında tutulan 5 ton altının ekonomiye kazandırılacağı vaat ediliyor.
  3. Türkiye ekonomisinin can damarını oluşturan sanayi sektöründe; yeni yatırım, fabrika kurma ve sanayi işletmesi açma girişimleri sert biçimde geriliyor!

TARIM

  1. Tarım ve Orman Bakanlığı - TÜİK arasında imzalanan protokol ile 21 yıldır yaptırılmayan ‘Genel Tarım Sayımı’ yapılması kararlaştırıldı. Yıllar sonra ilk kez tarım ve hayvancılığın röntgeni çekilecek!

DIŞ POLİTİKA

  1. Rusya’nın Ukrayna savaşına yoğunlaşmasıyla Suriye ve Ortadoğu’da bıraktığı boşluk, dolaylı müttefiki Çin tarafından dolduruluyor. G20 zirvesinde imzalanan Hindistan-

Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) mutabakatına Çin’den karşı hamle geldi.

  1. Yunanistan ve İtalya, mülteci ve kaçak göç dalgasına karşı AB’nin Türkiye’ye bazı kolaylıklar sağlayıp, karşılığında Türkiye ile yeni bir mülteci anlaşması yapılmasını istiyor. İktidar muhtemelen, mülteci ve geri kabul pazarlığına ‘evet’ diyecek!

2013 yılında tüm Türkiye’de milyonlarca kişinin katıldığı Gezi Parkı protestolarının 10 yıldır devam eden yargılamaları sonunda Yargıtay’ın beş kişi için hükümeti devirmeye teşebbüs gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını onaylaması yargıdaki siyasallaşmanın sonucudur. Vicdanlarda kabul görmeyen bu karar aynı zamanda milletin sandıktaki oyunun ve seçmen iradesinin yok sayılmasıdır!

Yargıtay 3. Ceza Dairesi 10 yıldır devam eden Gezi Parkı davasında şehir plancısı, avukat, mimar, yazar, iş insanı beş kişinin hapis cezalarını onayladı. 2013 Mayıs’ında, İstanbul İdare Mahkemesi ve 2 nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun iptal kararlarına rağmen, Taksim’deki Gezi Parkı’nın yıkılıp, ağaçları kesilerek yerine Topçu Kışlası ve AVM inşa edilmesini içeren imara aykırı projeye karşı başlatılan demokratik eylemlere, ülke çapında milyonlarca kişi katıldı. Dönemin Cumhurbaşkanının, Başbakan Yardımcısının, İBB Başkanının ılımlı ve olumlu yaklaşımlarıyla, projeye karşı çıkanlarla müzakereler yürütüldü. O dönemde Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taksim Dayanışması Platformu temsilcileriyle bir araya gelerek projenin gözden geçirileceği sözünü verdi. Nitekim Taksim Yayalaştırma projesi çerçevesinde Gezi Parkı bugün hâlâ varlığını sürdürüyor, İstanbullulara hizmet vermeye devam ediyor.

2013’te ve 2014’te bu protesto eylemlerine karşı açılan davaların tamamı takipsizlik ve tahliyeyle sonuçlandı. Şu anda ağırlaştırılmış müebbet cezalarını onaylayan Yargıtay, o dönemde ‘bozma, beraat ve yeniden yargılama’ kararları verdi. Aradan üç yıl geçtikten sonra 2016 ve 2017 yılında başlatılan davalarda ise beraat ve tahliye kararlarına karşı bu kez casusluk, terör örgütü, hükümeti devirmeye teşebbüs vb. suçlamalar devreye sokuldu. Davanın temyiz aşamasında Yargıtay, milyonlarca kişinin katıldığı protestolarda sadece beş kişiyi suçlu buldu. Hükümeti devirmeye teşebbüs ve eylemin finansörü olma gerekçesiyle mahkumiyetlerini onayladı.

Bu dava iddianamesinde yer alan delillerin tamamı, 15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştiren terör örgütü üyesi olduğu saptanan emniyet görevlileri, savcılar ve hakimlerce hazırlandı. Bu kişilerin neredeyse tamamı terör örgütü üyeliğinden, kumpas davaları hazırlamaktan ihraç edildi, tutuklandı, hapsedildi. Bazıları yurt dışına kaçtı. Kumpas olduğu ortaya çıkan pek çok dava gibi, bu dava da öyle olduğu halde, iktidar tarafından siyasi olarak sahiplenilip, sürdürüldü. Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘hak ihlali, beraat, tahliye’ kararlarının tümü yok sayıldı. Cumhurbaşkanının ‘Ben bu görevde olduğum sürece çıkamazlar’ sözleri, bu davanın siyasi olduğunun, yargının talimatlandırıldığının göstergesidir.  

AYM, 14 Mayıs seçimlerinde Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’ın hak ihlali ve tutukluluğ un kaldırılması yö nu ndeki bireysel başvurusunu 5 Ekim’de ğö ru şme kararı almasından hemen sönra, Yarğıtay’ın alelacele temyiz dösyasını ğu ndeme alıp 18 yıl hapsi önaması, kararın siyasi ölduğ unun bir başka kanıtıdır. Yarğıtay bu önamayla, AYM’yi açığ a du şu ru p ölası bir hak ihlali veya tahliye kararının ö nu nu  keserek, Atalay’ı ‘artık hu ku mlu , hu ku m kesinleşti’ könumuna ğetirmiştir.

Sansür ve yasakta sınır tanımazlığa doğru giden siyasi zihniyetin son icraatı saygın sinema etkinlikleri arasında yer alan Antalya Film Festivali’nin iptali oldu. Belgesel kategorisindeki bir filmin festivalde yasaklanmasını isteyen Kültür ve Turizm Bakanlığı çekilme kararı alınca, Gençlik ve Spor Bakanlığı da salon tahsisini iptal etti. 60 yıl boyunca sadece 12 Eylül 1980 darbe döneminde yapılmayan film festivali iptal edildi!

Antalya Film Festivali, 60’ıncı yılında iktidarın sansür, yasak ve baskılarına kurban edildi. Valiler, kaymakamlar, iktidara mensup belediyeler tarafından adım adım uygulamaya konulan festival, konser, eğlence, kültür ve sanat yasakları, etkinliklerin iptal kararları artık doğrudan merkezi iktidarın ve bakanların uyguladığı siyasi sansür ve yasaklara dönüştü.

Festivalin Belgesel Film kategorisinde tüm prosedürleri geçerek yarışmaya kabul edilen ‘Kanun Hükmü’ belgeseli, süreç devam ederken önce seçkiden çıkarılarak yarışma dışı bırakıldı. Bunun üzerine ülkemizin önde gelen sinema ve tiyatro sanatçılarının yer aldığı festival jürisi Kanun Hükmü belgeseli yeniden festival seçkisine dahil edilene kadar çekilme kararı aldı.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile mesleklerinden ihraç edilen, haklarında herhangi bir soruşturma, yargılama, mahkumiyet kararı olmayan bir öğretmen ve doktorun mesleklerine dönebilmek için verdikleri hukuk mücadelesini aktaran belgeselin çekim aşamasında açılan pek çok dava beraatle sonuçlandı. Son olarak Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) açılan davada da AYM düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde ‘hak ihlali’ kararı vererek iktidarı filmin yapımcısı ve yönetmenine tazminat ödemeye mahkum etti.

Festival yönetimi yaşanan gelişmeler üzerine yaptığı açıklamada Kanun Hükmü belgeselinin tekrar festivalde yarışmaya dahil edildiğini duyurdu. Jüri görevine döndü. Ancak bu kez önce Kültür ve Turizm Bakanlığı festivalden çekildiğini ve desteğini çektiğini açıkladı. Ardından Gençlik ve Spor Bakanlığı festivalden çekilerek tahsis ettiği salonları iptal etti. Sonrasında başta THY olmak üzere festivale sponsor olan kuruluşlar peş peşe sponsorluktan çekildi.  

✓ Festival yö netimi bir kez daha belğeseli yarışma seçkisinden çıkartma kararı aldı. 

İktidarın KHK uygulamalarının mağduru doktor ve öğretmenin yaşadıklarını anlatan belgeselin sansür ve yasakla engellenmek istenmesi, iktidarın bakanlarının adeta tehditkâr açıklamalarla festivalden çekilme kararı almaları, sansürcü ve yasakçı siyasi zihniyetin adım adım ülkeyi hangi noktaya götürmek istediğini apaçık gösterdi.  

1979’da u ç filmin sansu rlenmesi u zerine tu m sanatçılar ve yö netmenlerin filmlerini festivalden çekmelerinden 44 yıl sönra bir kez daha ku ltu r ve sanatın töplumla buluşması enğellendi, festival iptal edildi. İ ktidarın bu sansu r ve yasakçı zihniyetine bazı tanınmış sanatçıların verdiğ i destek ve yaptıkları açıklamalar, ğelecekte u lkemizin ku ltu r ve sanat tarihinde acı ve hu zu nle anımsanacaktır. 

OVP’de sığınmacıların istihdamını yasallaştıracak düzenlemelerin 2024’ün ikinci yarısında hayata geçirileceği vaat ediliyor. OVP’nin 40. maddesinde madenciliğin temel yasayla ‘kamu yararına iktisadi faaliyet’ kapsamına alınması öngörülüyor. Böylece maden için doğa-orman katliamı doğrudan kamu yararı kılıfıyla serbestleştirilecek!

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in en kritik ziyaretlerinden birisi 11-14 Ekim’de Fas’ın Marakeş şehrindeki IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları olacak. IMF’ye niyet mektubu olarak hazırlanan OVP, doğrudan IMF ile ele alınacak. OVP’nin açıklanmasıyla Dünya Bankası’nın 3 yılda Türkiye’ye sağlayacağı toplam borç-kredi tutarını 18 milyar dolar artışla 35 milyar dolara çıkartma kararı, ‘IMF niyet mektubunuzu beğendi’ mesajı idi. Moody’s, Fitch ve Standart & Poor’s’un ekonominin mucizevi şekilde düzeldiğini tespit etmeleri, Türkiye’nin kredi notunu ‘negatiften durağana’ çevirmeleri ‘istenenleri yaparsanız notunuz artar’ işaretiydi. Bakan Şimşek 11-14 Ekim’de IMF testine girecek, buradaki sonuca göre IMF, küresel piyasalara ‘Açıklanan OVP, verilen taahhütler makuldür, biraz daha gözlemleyip Türkiye’ye borç verebilirsiniz’ diyerek yeşil ışığı yakacak.  

OVP’deki satır aralarına gizlenmiş bazı taahhütler, IMF ve Dünya Bankası açısından kritik önem taşıyor. Bunlardan birisi kaçak göçmen ve sığınmacı istihdamının yasallaştırılması. Böylece Türkiye’de kalıcı hale gelmeleri. OVP’de 18-19’uncu maddelerdeki ‘İstihdam’ bölümünde kaçak göçmen ve sığınmacıların istihdamı için yasa çıkarılacağı taahhüt ediliyor.  Bu iki maddede; ‘Yurtiçinden temininde zorluk yaşanan hallerde işgücü piyasasının farklı vasıflarda ihtiyaçlarını karşılamak üzere göç ve istihdam politikalarının dengeli bir şekilde uyumlaştırılması sağlanacaktır. Geçici ve/veya uluslararası koruma statüsündekilerin, kayıtlı olduğu ilde ikamet başta olmak üzere, Türkiye’de bulunma şartlarına riayet etmeleri gözetilerek, işgücü temininde güçlük çekilen alanlar öncelikli olmak üzere kayıtlı bir biçimde çalışmaları tesis edilecektir.’ deniliyor. AKP sözcülerinin ‘Suriyeliler gönderilirse, sanayici çalıştıracak işçi bulamaz’ sözlerinin ardındaki niyet OVP’de satırlara dökülüyor. Cumhurbaşkanının ‘sığınmacıları geri göndermeyeceğiz’ cümlesi, ‘onları iş-güç sahibi yapıp kalıcı olmalarını sağlayacağız’ şeklinde tamamlıyor.  

OVP’nin 40’ıncı maddesinde madenciliğin ‘kamu yararına iktisadi faaliyet’ olarak tanımlandığı bir temel yasanın 2024’te çıkartılacağı taahhüt ediliyor. Bu sayede maden sahaları için orman, ağaç, doğa katliamı yasayla kamu yararı sayılacak. Doğayı korumak yasayla birlikte ‘kanunen yasak’ ve polis-jandarma-TOMA müdahalesi yasal olacak. Maden, inşaatlar, vb. ağır işlerde kaçak göçmen ve sığınmacı istihdamına yer açılacak.

Türk işçiler, ‘bu ücrete çalışmazsan, yarısına razı sığınmacılar sırada’ diye tehdit edilecek.   

TÜ İ K’e ğö re Atıl İ ş Gu cu -Geniş Tanımlı İ şsizlik Oranı yu zde 22,5. Neredeyse çalışabilecek durumda her 4 kişiden birisi işsiz iken iktidar kaçak ğö çmen ve sığ ınmacıların istihdamına yasayla ölanak sağ lamak istiyör. Milli ğelirden aldığ ı pay sön beş yıldır dibe vuran çalışan-u cretli kesimin payı sığ ınmacı istihdamıyla daha da aşağ ı çekilecek. Kölelikle eş değer ücret ve istihdam, IMF’ye verilen OVP taahhüdüyle yasallaştırılacak!

2023 Küresel Organize Suçlar Raporu ve Organize Suç Örgütleri Endeksi’nde Avrupa birincisi ve dünyada 193 ülke arasında 14’üncü gelen Türkiye, yıldızı en fazla parlayan ülke oldu. Hazine ve Maliye Bakanı Türkiye’yi kara paracıların gri listesinden çıkartmaya çabalarken, İçişleri Bakanı her gün yeni bir çetenin çökertildiğini açıklıyor!

Türkiye, geçen hafta açıklanan 2023 rapor ve endeks sıralamasında Avrupa birinciliğine yükseldi. ‘Türkiye Yüzyılı’ söylemi ve ‘Ekonomi şahlanıyor’ algısıyla yaratılmaya çalışılan imajı ters yüz eden bu yüz kızartıcı tablo, Cumhuriyetin 100’üncü yılında yaklaşık çeyrek asırdır ülkeyi tek başına yöneten iktidarın ülkeyi hangi konuma getirdiğini gösteriyor.

‘2023 Küresel Organize Suçlar Raporu’ kapsamında yer alan tespitlerde en çarpıcı olan ‘Çeşitli mafya gruplarının hükümet ve diğer siyasetçilerle yakın ilişki kurarak polis ve yargı karşısında koruma sağladıkları’ ifadesi. 2021 yılında Küresel Organize Suç Örgütleri endeks puanı 6,89 olan Türkiye’nin puanı bu yıl 7,03’e yükseldi.

Endeksteki puanlar ülkedeki suç örgütünün aktörleri, siyasi-polisiye-yargısal bağlantıları yanında, 20 farklı organize suç organizasyonunun (eroin-kokain-sentetik uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, mali suçlar, silah kaçakçılığı, kadın ve çocuk ticareti, yenilenemeyen kaynakların yasa dışı ticareti vb.) varlığı ve yaygınlığına göre 1 ile 10 arasında belirleniyor. Puan yükseldikçe o ülkede organize suçun büyüklüğü artıyor. 2023’te 7,03’le Avrupa birincisi olan Türkiye bu açıdan organize suç örgütlerinin, çete liderlerinin, yerli-yabancı mafyaların en rahat faaliyet alanı ve ikameti olmuş durumda. Türkiye’nin alt kategorilerdeki en yüksek puanı 9 ile; ‘devlet bağlantılı suç aktörleri ve örgütleri’ ile fuhuş, zorla çalıştırma, seks köleliğini de kapsayan ‘insan kaçakçılığı-insan ticareti’ alanında. Eroin-kokain-uyuşturucu ticareti alt kategorisinde Türkiye’nin puanı 8.  

Raporda cinsel sömürü ve zorla çalıştırma amaçlı insan ticaretinin Türkiye’de son dönemde yaygınlaştığına dikkat çekiliyor. Bundaki en büyük etkenin Türkiye’nin büyük bir mülteci nüfusuna ev sahipliği yapması, insan tacirlerinin sığınmacı kadınları ve çocukları cinsel sömürü amaçlı insan ticaretine zorlaması olduğu vurgulanıyor. Türkiye’nin uyguladığı sığınmacı politikasının bu süreci ve ticareti kolaylaştırdığı belirtilen raporda, suç şebekelerinin devlet içindeki bağlantılarından büyük destek aldıkları dile getiriliyor.  

✓ Tu rkiye'de faaliyet ğö steren ve ğeleneksel mafya sistemini mödel alan ö nemli sayıda mafya tarzı ğruplara dikkat çekiliyör. Bu ğrupların siyasetçilerle yakın ilişkiler ğeliştirdikleri ve bu sayede kölluk kuvvetleri ve yarğı karşısında köruma sağ ladıkları ifade ediliyör.

İ ktidar, yurt dışında, çeşitli finans merkezlerinde yatırımcı, fön yö neticileriyle buluşup, Tu rkiye’ye kaynak-kredi vermeye ikna etmeye çalışırken, muhtemelen en sık karşılaşılan söru; ‘Niye kara paracıların ğri listesindesiniz? Sıralamada Avrupa birinciliğ i ne iştir?’ ölacaktır. Gö stermelik öperasyönlar, perde ğerisindeki asıl ğu çlu lere uzanmadıkça, siyaset-emniyet-yarğıdaki bağ lantılar ve destekçiler açığ a çıkartılmadıkça sabun kö pu ğ u  ölarak kalacaktır. 

İstanbul Sanayi Odası’nın Türkiye’nin en büyük 500 sanayi şirketini kapsayan İSO500-2022 Raporu; iktidarın yatırım, istihdam ve eğitim politikalarının sanayiyi gerileme sürecine soktuğunu, rekabet gücünün zayıfladığını, ihraç pazarlarında kayıp yaşandığını ve nitelikli istihdam açığının büyüdüğünü gösteriyor. İhracatta yüksek teknoloji payı gerilerken, AR-GE harcamalarında sert düşüş yaşanıyor!

İSO500-2022 raporunda (Türkiye`nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması); sanayide ‘Düşük ve Orta Düşük Teknoloji’ payı yüzde 65,2’den yüzde 66,6’ya yükseldi. Yüksek teknoloji payı ise yüzde 6,9’dan yüzde 6,2’ye geriledi. AR-GE harcamaları yarı yarıya azalarak yüzde 0,74’ten yüzde 0,36’ya indi. AR-GE’ye kaynak ayıran şirket sayısı 276’dan 260’a düştü.  

Veriler, sanayide teknolojik gerilemenin kırmızı alarm verdiğini gösteriyor.  Düşük-orta düşük teknoloji payının yüzde 70’e yaklaşması, sanayide ciddi bir teknolojik yenilenmeye ihtiyaç olduğunu, küresel gelişmelerin gerisinde kalındığını yansıtıyor. Yüksek teknoloji grubunda; bilgisayar-bilgisayar parçaları, elektronik-optik ürünler, hava-uzay araçları, eczacılık ürünleri yer alıyor. Yüksek teknolojideki düşüş, sanayinin tıkandığını spesifik kaynak, teşvik, destek gereğini gösteriyor.

İSO500-2022’de ilk 10’daki petrokimya, rafineri, otomotiv, demir-çelik, beyaz eşya vb. şirketlerin yıllardır yerlerini muhafaza etmeleri teknolojik tıkanma göstergesi. 20 yıl önce İSO500-2002’de birkaç farkla tablo aynıydı. ABD’de 2002’de Türkiye’deki gibi ilk 10’da Ford, General Motors, Exxon, Wall Mart vb. otomotiv, petrol, mağaza zincirleri yer alırken teknolojide tek IBM vardı. 20 yıl sonra Türkiye’de benzer tablo sürüyor. İlk 10’da teknoloji şirketi yok. ABD’de ise ilk 10’da artık her biri trilyon dolar değerinde Microsoft, Amazon, Google, Apple, Space X, Meta (Facebook, Instagram, WhatsApp) vb. teknoloji, iletişim, bilişim şirketleri var.  

Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) verilerine göre 2002’de küresel sıralamada teknoloji şirketi olmayan Vietnam şimdi dünyada yüksek teknoloji üretimi ve ticaretinde önde geliyor. Türkiye 100’üncü yılını kutlarken, ABD’nin napalm bombalarıyla harabeye çevirdiği Vietnam, 1976’da yeniden kurulduktan sonra pozitif bilim-teknoloji-elektronik alanın eğitime öncelik planıyla şimdi, yüksek teknolojili ürün ihracında ilk sıralarda.  

✓ WTO rakamlarıyla Tu rkiye’nin 2021’deki bilği ve iletişim teknölöji u ru nleri ihracatı 2 milyar dölar. Vietnam’ın ise 137 milyar dölar. Tu rkiye 2022'de ABD'ye 20,4 milyar dölarlık ihracat yaparken, ABD'nin yakıp-yıktığ ı 47 yıllık Vietnam'ın 2022'de ABD'ye ihracatı 136 milyar dölar. 

İ stanbul Sanayi Odası İ SO500-2022 rapöru, iktidarın 21 yıldır u lke sanayisine patinaj yaptırdığ ını ğö steriyör. Du nya Ticaret O rğu tu  verileriyle kıyaslandığ ında u lke sanayisinin yu ksek teknölöjiden uzaklaştığ ı, ğerilemenin hızlandığ ı ğö zleniyör. Kaynaklar beton ekonomisine gömülünce yüksek teknolojili üretimde, eğitimli, nitelikli iş gücünde zafiyet yaşanıyor!

Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK), ekonomideki kaynak sorununa çözüm için 21 yıldır onlarca kez gündeme getirilen ‘yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırma’ formülünü keşfetti. Yastık altındaki 5 ton altının sisteme girmesi için cazip enstrümanların devreye sokulacağını duyurdu.

Yurt dışından kaynak bulma seferberliği kapsamında kapı kapı dolaşan Hazine ve Maliye Bakanının ekim ayında da Türkiye’ye para göndermeleri için Londra, Paris ve Marakeş’te uluslararası kuruluşlar, sermaye lobileri ve yabancı bankerlerle ikna turları gerçekleştireceği açıklandı. Aynı seferberlik çerçevesinde yurt içinde ise bir kez daha yastık altındaki altın ve dövizleri ekonomiye kazandırmak amacıyla vatandaşların ikna edilmesinin planlandığı açıklandı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Başkanlığında, 3 ayda üçüncü kez toplanan Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) geçen hafta yapılan toplantıda, yıllardır defalarca gündeme getirilen ancak iktidara duyulan güvensizlik nedeniyle sonuç alınamayan, her seferinde fiyaskoyla sonuçlanan ‘yastık altındaki altın-dövize göz dikme’ planını bir kez daha kaynak sorununa çözüm formülü olarak ilan etti.

Yurt dışında tutulan ve tutarı 130-200 milyar dolar arasında tahmin edilen kayıt dışı, kaynağı belirsiz kazançların yurda getirilmesi için bugüne kadar defalarca çıkartılan ‘Yasa dışı, kaynağı belirsiz Servet Affı’ yasalarıyla verilen her türlü güvenceye, vergi muafiyetleri, kazancın kaynağını sorgulamama taahhütlerine rağmen bu aflardan sadece kara paracılar, organize suç örgütleri, suç gelirlerini aklamak isteyen yerli-yabancı mafya şebekeleri yararlandı.  

İktidar, yurt dışındaki ve yastık altındaki varlıkları ekonomiye katmak için ortalama 1,5-2 yılda bir yasa çıkartırken, ekonomik güven endekslerini dibe vurduran akıl dışı uygulamalarla söylediklerinin tersini gerçekleştirdi. Dövizini, altınını yastık altında tutanların zarar edeceğini, TL’ye yatırım yapanların kazançlı çıkacağını söylemelerine karşılık aldıkları kararlarla altını-dövizi olan ihya oldu, TL’ye güvenen battı. 21 yılda Türkiye’nin kaynaklarını kuruttu. Şimdi ‘Türkiye Yüzyılında finansal istikrarı sağlayacak, TL’yi cazip kılacak’ yeni yatırım seçeneklerinin devreye sokulacağı, yastık altında tutulan 5 ton altının ekonomiye kazandırılacağı, ihracat odaklı katma değeri yüksek yatırımların teşvik edileceği vaat ediliyor.  

✓ Ekönömi kurmaylarının buldukları yeğa ne çö zu m ve mucize förmu l; 21 yıldır yinelenen ‘yastık altındaki altın’ senaryösu!

Buğu ne kadar aynı sö ylemlerle dağ ıtılan ön binlerce teşvik belğesine, sağ lanan ucuz finansman ölanaklarına, iktidara yakın şirketlere akıtılan milyarlarca liralık kaynağ a ve sağ lanan verği muafiyetlerine rağ men teknölöjiye ve AR-GE’ye yapılan yatırımlar ğeriliyör. Dışa bağ ımlılığ ın azaltılması amacıyla yu ru rlu ğ e könulacağ ı açıklanan Yatırım Taahhütlü Avans Kredilerinin yine iktidara yakın şirket ve ğruplara kamu bankalarından ucuz para aktarma mödeli ölacağ ını buğu nden ö nğö rebilirim.

Türkiye ekonomisinin can damarını oluşturan sanayi sektöründe; yeni yatırım, fabrika kurma ve sanayi işletmesi açma girişimleri sert biçimde geriliyor. Sanayinin ve ihracatın omurgasını oluşturan imalat sanayiinde sicile kaydolan firma sayısında yüzde 30 düşüş gerçekleşti!

İktidarın ekonomi politikalarındaki değişkenlik ve öngörülemezlik, para-faiz-kredi-vergi politikalarındaki akşamdan sabaha değişen kararlar yabancı yatırımcıyı Türkiye’den uzaklaştırırken yerli yatırımcılar ise yatırımlarını beklemeye alma, erteleme ya da tümden vazgeçmeye yöneliyor. Sanayi alanında hangi sektörde olursa olsun, işyeri açmak, fabrika kurmak isteyen yatırımcıların yasalar uyarınca resmi olarak kaydolmaları zorunlu Sanayi Sicili Verileri yatırımdan kaçışın hızlandığını, sicile kaydolan yeni sanayi işletmesi işyeri sayısında çok sert düşüşler yaşandığını sergiliyor. Ağustos 2023 itibarıyla açıklanan Sanayi Sicili İstatistiklerine göre sicile kayıt yaptıran firma sayısı ağustos ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 30,5 geriledi. Ocak-Ağustos dönemi 8 ayda yaşanan sicil kaydı düşüşü ise yüzde 27,4 olarak gerçekleşti. Bu yılın ocak ayından ağustos sonuna kadar olan sürede sadece mayıs ve temmuz aylarında yeni sanayi sicili kayıtlarında artış görüldü. Bu iki ay dışındaki diğer 6 ayda aylık sicil kaydı başvurusu geçen yılın ve önceki ayların gerisinde kaldı. İmalat sanayi sektöründe sicil kaydı yaptıran şirket sayısı ağustos ayında yüzde 29,9 azalırken, diğer iki ana sektörden madencilik ve taş ocakçılığında yeni sanayi sicil kaydındaki gerileme yüzde 37,8’e, elektrik-gaz-buhar ve iklimlendirme sektöründe ise yüzde 43,8’e yükseldi.  

Ocak-Ağustos döneminde bu üç ana sektördeki sicil kaydı gerilemesi, imalatta yüzde 30,7, madencilikte yüzde 26,6 ve elektrik-gaz-buhar sektöründe yüzde 27,4 düzeyinde gerçekleşti. Bu yılın ocak-ağustos döneminde sanayi siciline kaydolan yeni firma sayısı toplam 8388 olurken, bunların 6383’ü mikro işletme, 1668’i küçük işletme, 312’si orta boy ve 25’i de büyük işletme olarak sanayi siciline kaydedildi. Sicil kaydı yapılan işletmelerden sadece 125’i yüksek teknolojili üretim yapacağını bildirirken, 1727’si ortayüksek teknolojili ürün üretimi gerçekleştirecek. Kaydı yapılan diğer işletmeler ise düşük teknolojili ürün üretimi yapacağını bildirdi.  

  • Ocak-Ağ ustös dö neminde sicile kaydölan işletmelerin yu zde 95’inin mikrö ve ku çu k böy ölması, bunların 5-10 kişinin çalışacağ ı imalathane, atö lye tarzı işyeri ölduklarını ğö steriyör.
  • Ü retime dö nu k teknölöjilerin ağ ırlıkla du şu k ve örta du şu k teknölöji şeklinde belirlenmesi, bu işyerlerinin du şu k istihdamla emek yöğ un u retimde bulunacağ ını işaret ediyör.

O zellikle sanayinin temeli könumundaki imalat sanayiinde yeni sicil kaydı sayısının u çte bire inmesi, diğ er sektö rlerde yeni sanayi sicili kaydının yu zde 40-50 arasında azalmasının yanı sıra, işletme bu yu klu klerinin de ağ ırlıkla mikrö ve ku çu k işyeri ö lçu su nde öluşması, sanayideki yeni yatırım, u retim, istihdam ve ğirişim hevesinin ciddi biçimde azaldığ ını örtaya köyuyör.

Yıllar sonra ilk kez tarım ve hayvancılığın röntgeni çekilecek. Tarım ve Orman Bakanlığı ile TÜİK arasında imzalanan protokolle ‘Genel Tarım Sayımı’ yapılması kararlaştırıldı. En son 2001’den bu yana 2011 ve 2021’de yapılması gereken sayımlar iktidarın yasa tanımazlığıyla 21 yıldır yaptırılmadı!

Kurtuluş savaşının ardından zorlu koşullara ve yokluklara rağmen ilk kez 1927’de yapılan Genel Tarım Sayımıyla ülkedeki köylerin, üreticilerin durumu, sorunları, ihtiyaçları, çözümleri, tarımsal üretim alanları, geleceğe dönük projeksiyonlar belirlenerek 5’er yıllık planlarla kırsal kalkınma, planlı tarım ve hayvancılığın adımları atıldı. Çiftçinin ihtiyaç duyduğu araç-gereç-alet-tohum-gübre-ilaç-sulama vb. belirlenerek destek, teşvik, fiyat politikaları belirlendi. Üreticinin toprağını, suyunu analiz eden Toprak-Su, kırsal alana hizmet veren Yol-Su-Elektrik (YSE), köylüye altyapı desteği için Köy Hizmetleri Genel Müdürlükleri kuruldu. Üreticiye ucuz araç, pulluk, traktör, biçer döver vb. temini için Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK), ucuz girdi için Yem Sanayii, Gübre Sanayii fabrikaları açıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Türkiye Şeker Fabrikaları (TŞF), üreticinin ürününü değerinden satabilmesi, borca girmeden kaynak bulabilmesi için Tarım Kredi

Kooperatifleri (TARKO) kuruldu. Üretici birlikleri (Tariş, Fiskobirlik, Çukobirlik, Antbirlik,

Yapağı Birlik, Trakya Birlik, Panko Birlik vs.) faaliyete geçirildi. Besiciye destek için Et ve Balık Kurumu et kombinaları, Süt Endüstrisi Kurumu peynir, tereyağı, süt fabrikaları açtı. Ziraat Bankası’nın önceliği köylüye-besiciye ucuz kredi vermekti.  

Özelleştirmeler, satışlar, kapatma kararlarıyla bu kurumların çoğu yok edildi. Üretici sahipsiz kaldı. Kanun gereği her 10 yılda bir yapılması gereken Genel tarım Sayımının sonuncusu 2001’de yapıldı. 2002’deki AKP iktidarından bu yana 21 yıldır sayım yapılmadı. 2001’deki sayım sonrası geçilen Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS), uygulanan tarım-hayvancılık politikaları her bakan değişikliğinde sil baştan değişti. İthalat kapıları ardına kadar açıldı.  

✓ 21 yıldır tarım sayımı yapmayan iktidar; u lkede kaç çiftçi, kaç besici ölduğ unu, dertlerini, taleplerini, yaşam köşullarını, neden tarlasını ekemediğ ini, traktöru ne niye mazot koyamadığını, niçin köyünü  terk edip şehir varoşlarında asgari ucretli işçi ölduğunu bilmek-ö ğ renmek çö zmek istemedi. 

Yerine göre ot-yem fiyatından bunalıp süt ineğini kesmek zorunda kalan besiciye fırsatçı deyip et ithaliyle terbiyeye kalktılar. Soğan-patates üreticisini gıda teröristi ilan edip, İran soğanıyla cezalandırdılar. Şimdi yeni atanan Tarım ve Orman Bakanı yeniden her şeyi değiştirmeye girişti. Çıkartılan yasayla, arazisini ekemeyen üreticiye neden ekemediği sorulmaksızın, arazisine el konulup başkasına kiralanacak. ÇKS bir kez daha değişiyor.  

İktidar, gerçekten sorunları çözmeye niyetliyse, sayım sonrası örtaya çıkacak ekönömik tablö ile ğeleceğ e dö nu k planlı, akılcı ve bilimsel çö zu mler u retmek ve tarımda yapısal reförmları hayata ğeçirmek ölanaklı hale ğelebilir. Aksi halde pek çök alandaki yapısal reförm vaatleri, eylem planları ğibi Genel Tarım Sayımı sönuçları da iktidarın siyasi hesaplarıyla tözlu raflarda yerini alır.

Çin’in tarihi İpek Yolu’nu canlandırmayı öngören ‘Bir Kuşak-Bir Yol’ ticari koridoruna rakip olarak, G20 zirvesinde imzalanan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) mutabakatına Çin’den karşı hamle geldi. Çin, Suriye ile Stratejik Ortaklık anlaşması imzalayarak Suriye üzerinden bölgeye yerleşeceği mesajını verdi. Türkiye, her iki ekonomik-stratejik koridor planından dışlandı! 

Rusya’nın Ukrayna savaşına yoğunlaşmasıyla Suriye ve Ortadoğu’da bıraktığı boşluk dolaylı müttefiki Çin tarafından dolduruluyor. Gerek Güney Afrika’daki BRICS zirvesinde gerekse geçen ay Hindistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen G20 liderler zirvesindeki gelişmeler Çin’in Ortadoğu’da adımlarına hız vereceğini gösterdi. ABD’nin Çin’i perdeleme planıyla daha önce yapılan G7 zirvesinde gündeme getirdiği yeni ekonomik koridor projesi G20 zirvesinde imzalanan protokol ile start aldı. Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin başkanlığındaki zirvede Hindistan-Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri-AlmanyaFransa-İtalya liderleri Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC IndiaMiddle East-Europe Corridor) mutabakatına imza attı. İsrail-Ürdün-Yunanistan’ı da kapsayan IMEC’e bu üç ülke de katılımını beyan etti. Yunanistan, AB üyesi olduğu için doğrudan koridorun Avrupa ayağında yer alacak.

Çin’e siyasi ve ekonomik rakip olmaya başlayan Hindistan, BRICS ve Şanghay İş birliği Örgütünde (ŞİÖ) Çin ile ortak olmasına karşılık son dönemde ABD ve AB ile de yakınlaşma politikası izliyor.  Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile stratejik ortaklık ve ticari anlaşmalar imzaladı. Güney Afrika’da zirvede ise Çin’in girişimiyle Suudi Arabistan, Mısır, BAE, İran, Arjantin BRICS’e üye oldu.  

Hindistan ile IMEC’te yer alan Suudi Arabistan ve BAE, BRICS’te Çin’le ortak. İran, BRICS ve ŞİÖ’de Çin’le birlikte. Çin, İran ve Suudi Arabistan’ı barıştırdı. İki ülke arasında diplomatik ilişkileri tekrar başladı. İran ile 25 yıllık ekonomik-stratejik iş birliği anlaşması imzalayan Çin, 400 milyar dolar yatırım yapacak. Çin, Suudi Arabistan ve BAE ile de petrolenerji-bilişimde dev anlaşmalar imzaladı. Hindistan’ın IMEC girişiminin hemen ardından Çin Devlet Başkanı Şi Cin Ping, Pekin’e davet ettiği Suriye lideri Esad ile Stratejik Ortaklık Anlaşması imzaladı, Lazkiye ve Tartus limanları Çin’e açıldı. Çin; Suriye’nin imarı, elektriktelekomünikasyon-ulaşım altyapısı ve petrolüne milyarlarca dolar yatırım yapacak. Devlet Başkanı Şi’nin Kuveyt Veliaht Prensi ile imzaladığı anlaşmayla Kuveyt’in Mubarak Al Kabeer limanı Bir Kuşak-Bir Yol Yol projesine katıldı. Çin’in ekonomik koridor projesinin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de Suriye-Kuveyt üzerine oturacağı anlaşılıyor.

Çin, Üyğur Tu rklerine hassasiyet nedeniyle Tu rkiye’ye karşı mesafeli duruyör.  Hindistan, Keşmir sörunu ve diğ er krizlerde Pakistan’ın yanında ölmasından dölayı Tu rkiye’ye mesafeli. Ü rdu n’u n yanı sıra iktidarın nörmalleşme su reci yu ru ttu ğ u  Suudi Arabistan, BAE ve İ srail de İMEC’te Tu rkiye’nin ölmamasına sessiz ve tepkisiz kaldılar. İ ktidarın dış pölitikasındaki ö nğö ru lemezlik ve Ü dö nu şlerinden kaynaklı ğu ven sörunu; mu ttefik u lkeleri, kömşu ve bö lğe u lkelerini iktidara mesafeli durmaya, Türkiye’yi yeni oluşumlardan dışlamaya, yö nlendiriyör!

Yunanistan ve İtalya, mülteci ve kaçak göç dalgasına karşı AB’nin Türkiye’ye bazı kolaylıklar sağlayıp, karşılığında Türkiye ile yeni bir mülteci anlaşması yapılmasını istiyor. AB İçişleri ve Adalet Bakanları, yaptıkları toplantıda Türkiye ile mülteci iş birliğini ele aldı. İktidar muhtemelen, mülteci ve geri kabul pazarlığına ‘evet’ diyecek!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York’ta katıldığı toplantılarda Türkiye’deki muhalefetten yakındı. Muhalefetin sığınmacıları ülkelerine göndermek istediğini, ancak kendisinin başında olduğu iktidarın Suriyeli, Afgan, Iraklı sığınmacıları misafir etmeye devam edeceğini söyledi. Yunanistan ve İtalya’dan gelen açıklamalardan New York’ta Yunanistan, İtalya Başbakanları ve Dışişleri Bakanlarıyla yapılan görüşmelerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’nin sınır bekçiliği ve kaçak göçmenlerin Avrupa’ya geçişini önleme karşılığında bazı pazarlıklar yaptığı anlaşılıyor.

Yunanistan ve İtalya Başbakanları AB’ye çağrıda bulunarak kaçak göçün ilk varış noktasının kendi ülkeleri olduğunu ve Türkiye ile yeni anlaşma yapılmasını istediler. 2016 Mart ayında AB-Türkiye arasında Mülteci ve Geri Kabul anlaşması imzalandı. Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi ve 72 kriterin yerine getirilmesiyle vize muafiyeti için de mutabakat sağlandı. Ancak iktidar, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü ve diğer baskıcı gelişmeler sonrası kriterlerin bir bölümünü terör ve güvenlik gerekçesiyle yerine getirmedi. Vize muafiyeti rafa kalktı. Gümrük Birliği revizyonu müzakereleri donduruldu.

AB, 2016’daki Mülteci ve Geri Kabul anlaşması kapsamında Türkiye’ye Suriyeli sığınmacılar için 3 milyar euro yardım taahhüt etti. Sonraki revizyonlarla tutar 6 milyar euroya çıktı. Geçen ay 780 milyon euroluk bir yardım dilimi daha serbest bırakıldı. AB Komisyonu, 2016’dan bu yana sığınmacı ve kaçak göçmenler için Türkiye’ye sağlanan mali yardımın 10 milyar euroya ulaştığını açıkladı. Türkiye, Cumhurbaşkanının 2019’da açıkladığı rakamla o güne kadar 40 milyar dolar harcadığı sığınmacı-kaçak göçmen ve mültecilere, aradan geçen 4 yılda muhtemelen bugüne kadar 100 milyar doları aşan bir tutarı harcadı. AB, 45 milyar euro ilave destekle anlaşmayı yenilemek isteyebilir.

Cumhurbaşkanı New York’ta sığınmacıları göndermeyeceklerini söylerken aslında AB’ye pazarlık kapısı açtı. Yeni anlaşma için AB’ye ‘Parayı verin, anlaşalım. Milyonlarca sığınmacıya bakmaya devam edelim’ mesajı verdi. Yunanistan ve İtalya medyası, New York’taki Erdoğan-Miçotakis ve Erdoğan-Meloni görüşmelerinde bu konuda olumlu yaklaşım sağlandığını belirtiyor.  

Yunanistan hükümetine atfen verilen haberlerde Yunan hükümeti Türk vatandaşlarına Schengen vizesi kolaylığı karşılığında Türkiye’den 3 taahhüt istiyor. Buna göre Türkiye, sınır güvenliğini sıkılaştırmayı, insan kaçakçılığı şebekeleriyle ortak mücadeleyi, Türkiye’den Yunanistan’a geçen sığınmacıları ve kaçak göçmenleri geri almayı kabul edecek.

Etiketler

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER SİYASET Haberleri
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI