CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/13 Ağustos 2023

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/13 Ağustos 2023
 Tarih: 13-08-2023 12:26:59
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/13 Ağustos 2023

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak Her hafta yayımladığı 'Haftalık Değerlendirme Raporu'nu yayımladı. Türkiye ve Dünya Gündemi olarak yayımladığı raporu Sıcak gündem, Ekonomi, Tarım, İç politika, Dış politika başlıklarıyla komuoyu ile paylaştı.

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın 3 Ağustos 2023 tarihli raporu şöyle:

TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ

13 AĞUSTOS 2023

SICAK GÜNDEM

  1. 23 kez torba yasayla, 7 kez KHK ile değiştirilen infaz yasası, 1 Ağustos’ta yürürlüğe giren son değişiklik sonrasında iktidarın siyasi tercihlerine hizmet eden yap-boz metnine dönüştü!  
  2. Türkiye’den Almanya’ya iltica talepleri yüzde 202 arttı.

İÇ POLİTİKA

  1. Ücretli kesimin ulaşım giderindeki artış, temmuz maaş zamlarını enflasyonun da ötesinde eritti. İktidarın ekonomi politikaları toplumsal asosyalleşme üzerine kurgulanırken, milyonlar sefalete itiliyor, sosyal yaşamdan koparılıyor!
  2. İstanbul’a özel deprem yasası çıkartmaya hazırlanan iktidar, nihayet İstanbul’da deprem riskinin farkına vardı. Muhalefetin kendilerini engellediğini öne süren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 yıl İstanbul’u, 21 yıldır Türkiye’yi yönettiğini unutuyor!

EKONOMİ

  1. İktidar, Moody’s gibi uluslararası kredi derecelendirme ve reyting kuruluşlarından Türkiye’nin notunun artırılmasını istiyor!
  2. 1923-2002 arası 79 yılda 57 hükümet dönemindeki toplam kamu borç stoku 242,7 milyar TL idi. AKP iktidarı, kamu borcunu 23 kat artışla 5,6 trilyon liraya çıkarttı. Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı ‘alacaklılara’ ipotek edildi!
  3. Yılın ilk yarısında tasfiye kararı alan şirket sayısı geçen yıla kıyasla yüzde 16 arttı, yeni kurulan şirket sayısı yüzde 4 azaldı. 80 bin esnaf kepenk indirip mesleği terk etti. Sonbahardan itibaren işsizlikte patlama yaşanabilir!

TARIM

  1. Fındık Üreticileri Birliği Fiskobirlik’i kapatan iktidar, yıllardır TMO üzerinden yaşatılan mağduriyetlerle fındık üreticisinin emeğini yok sayıyor. 84 TL olarak açıklanan taban fiyat, üreticinin maliyetlerini bile karşılamıyor!

DIŞ POLİTİKA

  1. Ukrayna’nın NATO’ya Karadeniz çağrısı, Ege’deki Yunan adalarına yeni ABD üsleri kurulması için çalışma başlatmak üzere ABD bütçe yasasına madde eklenmesi, Lozan ve Montrö anlaşmalarını hedef alan kritik gelişmelerdir!
  2. İngiltere Hükümeti, Türkiye ile imzalanan mülteci anlaşması karşılığında para ödeneceğini belirtirken tutarı açıklamadı. İngiliz polisi anlaşma gereği Türkiye sınırlarında görev yapacak!

 

  1. 1930’da yürürlüğe giren İnfaz yasası, bu iktidar döneminde 23 kez torba yasayla, 7 kez KHK ile değiştirildi. Adaletsizlik-hukuksuzluk sıradanlaştırıldı. 1 Ağustos’ta yürürlüğe giren son değişiklik sonrası keyfileşen adaletsizlik vicdanları kanatan boyutlara yükseldi. Neredeyse Cumhuriyetle yaşıt 93 yıllık infaz yasası, iktidarın siyasi tercihlerine hizmet eden yap-boz metnine dönüştü!

14 Haziran 1930’da yürürlüğe giren 1721 sayılı ‘Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’ 2004-Temmuz 2023 arasında 23 kez torba yasalarla, 7 kez Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) değiştirilerek kevgire döndürüldü. Cezaevlerinin sayısını artırmakla övünen, son 5 yılda 127 yeni cezaevi açarak ülkeyi ‘açık hava hapishanesine’ çeviren iktidar, algı yaratmak için de hapishanelere, cezaevlerine ‘kampüs’ adını veriyor.  

AKP döneminde patlama yapan cinayet, taciz, tecavüz, fuhuş, uyuşturucu ticareti, hırsızlık-soygun vb. suçlarda yaş ortalaması çocuklara kadar inerken, sayısı 399’a ulaşan cezaevlerinde 289 bin kapasiteye karşılık 342 bin 500 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Cezaevlerindeki aşılan kapasiteyi azaltmak gerekçesiyle infaz yasası değişiklikleriyle yürürlüğe konulan ‘örtülü aflarla’ binlerce adi suçlu, mafya ve organize suç örgütü üyesi, cinayet, tecavüz, taciz, uyuşturucu, soygun vb. fail, ceza sürelerini doldurmadan infaz indirimiyle salınıyor.  

Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan daha önce dile getirilen genel af, kısmi af vb. taleplere; “Benim bir ilkem var. İlkem de şudur: Devlete karşı işlenen suçlarda devlet affedici olabilir. Ama kişilere karşı işlenen suçlarda devletin af yetkisi yoktur.” diyordu. Oysa yaptıkları düzenlemeyle asıl kişilere karşı işlenen suçlar affediliyor, cezasız oluyor. Sokakta katledilen, varilde yakılan, cesedi parçalara ayrılan kadınların failleri infaz indirimiyle serbest kalırken, siyasiler, gazeteciler, düşüncesinden, tweet atmaktan yargılanan, tutuklananlar ‘devlete karşı suç’ gerekçesiyle kapsam dışında.

Son infaz düzenlemesiyle 2020’deki infaz değişikliğiyle COVID nedeniyle cezaevinden salınanların geri dönüp infazı tamamlama zorunluluğu kaldırıldı. Serbest kalmalarına olanak sağlanarak binlerce hükümlü salındı. İnfaz hakimlerine verilen yetkiyle siyasi ve düşünce suçlusu pek çok kişinin salıverilmesi engellendi. Tahliye hakları 3-6 ay ertelenerek infaz indirimi, tek bir hakimin insafına bırakıldı. Buna karşılık kamu vicdanını yaralayan, vahşice işlenen genç kadın cinayetlerinin faillerine 3-4 ayda serbest kalma yolu açıldı. Şanlıurfa’da uyuşturucudan hükümlü iken infaz düzenlemesiyle salıverilen bir kişi çıkar çıkmaz cezaevindeyken boşandığı 3 çocuklu eşini sokak ortasında öldürdü.

Yıllardır ‘kişilere karşı işlenen suçların devlet tarafından affedilemeyeceğ ini’ sö yleyen iktidar tam aksine kişilere karşı suç işleyenleri, mafya bözuntularını, katilleri, tecavu zcu leri salıyör. Siyasi muhaliflerini, du şu nce ve ifade suçlularını Aİ HM ve AYM kararlarına rağ men hapiste tutmayı ise ‘kırmızı çizğisi’ ilan ediyör. Sön değ işiklikle adaletsizlik sıradanlaştırılarak hukuk ve yargı, iktidarın ‘siyasi tercihi ve tekeline’ dönüştürülüyor!

  1. Türkiye’den Almanya’ya iltica talepleri yüzde 202 arttı. İç savaş ve Taliban zulmünden kaçan Suriyeli ve Afganların ardından Türklerin 3’üncü sırada olması sorgulanmalı. ‘Mavi Kart’ alıp Almanya’ya göç eden doktor, hemşire, mühendis, bilim insanı vb. Türklerin sayısı ise 1,4 milyar nüfuslu Hindistan’ın ardından 2’nci, nüfusa kıyasla 1’inci sırada! Türkiye, eğitimli-nitelikli en değerli beşeri sermayesini kaybediyor!

Geçtiğimiz haftalarda Almanya’ya giden ve mesleklerini bu ülkede icra eden Türk doktor, hemşire, sağlık personeli vb. bir araya gelerek piknikte buluşma etkinliğini ‘Giderlerse gidenler’ etiketiyle sosyal medyadan paylaştılar. Etkinliğe katılanların sayısı 1500 idi. Medyaya yaptıkları açıklamada Almanya’nın nitelikli, eğitimli meslek sahibi kişilere sağladığı ‘Mavi Kart’ olanağıyla Türkiye’den Almanya’ya gelerek yerleşen doktor, hemşire, sağlık teknisyeni, mühendis, mimar, bilişimci, bilim insanı ve akademisyen sayısının 300 binin üzerinde olduğunu, sayının artmaya devam ettiğini ifade ediyorlar.  

Almanya Federal Göç ve Mülteci Dairesi, yayınladığı güncel istatistiklerde Türkiye'den ‘iltica’ başvurularının bu yılın Ocak - Temmuz döneminde, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 202 oranında artarak 23 bin 846’ya ulaştığını açıkladı. T.C. vatandaşları ilk sıradaki Suriye ve ikinci sıradaki Afganistan uyrukluların ardından üçüncü. Ülkede 12 yıldır süren iç savaş nedeniyle Suriyelilerin, Afganistan’ı orta çağa sürükleyen Taliban rejiminin zulmünden kaçan Afganların iltica talepleri insani açıdan anlaşılabilir. Ancak teknofest gençliği söylemine sarılan iktidarın, Türk vatandaşlarının, gençlerinin neden Almanya’ya ilticada 3’üncü sırada olduğunu izah etmesi gerek. İlticaların ötesinde Almanya’nın her meslekte nitelikli insan açığını kapatmak için çıkarttığı ‘Mavi Kart’ uygulamasıyla ikamet ve çalışma olanağı sağladığı mesleki tecrübesi olan master veya doktoralı, mühendis, doktor, bilişim-yazılımcı, bilgisayar ve elektronik mühendisi ve hemşire, tekniker, teknisyen vb. nitelikli ara eleman göçünde de Türk vatandaşları Hindistan’ın ardından ikinci. Ülke nüfusuna kıyasla Mavi Kart başvuru sıralamasında ise Türk vatandaşları 1’inci.

ABD Göç İdaresi, sadece Almanya değil, Meksika üzerinden ABD ve Kanada’ya iltica eden Türklerin sayısında da patlama yaşandığını açıkladı. İngiltere ile imzalanan göç anlaşmasının perde gerisinde son aylarda Manş denizi üzerinden botla geçip İngiltere’ye iltica eden Türklerin sayısındaki büyük artışın yattığı anlaşılıyor. İngiltere Göçten Sorumlu Devlet Bakanlığının açıkladığı verilere göre Nisan-Haziran arası üç ayda botla Manş üzerinden geçip İngiltere’ye iltica talep eden ve yakalanan T.C. vatandaşları 1359 kişi. Sadece temmuzda aynı yolla İngiltere’ye geçen 370 Türk vatandaşı yakalanmış. Yakalanmayıp, İngiltere’ye girmeyi başaran Türklerin sayısı belli değil. Bu da anlaşmanın hızlandırılması için İngiliz hükümetini harekete geçirmiş.

Yurttaşlar, iktidarın baskı, tehdit, ayrıştırma-kamplaştırma ve körku iklimiyle u lkeyi su ru klediğ i karanlıktan çıkmak, zam-verği-enflasyön-işsizlik-insanlık dışı u cret ve yöksullaştırma pölitikalarından kurtulmak için akın akın Tu rkiye’yi terk ederken, ‘Oyun Kurucu Dünya Lideri’ sö ylemi, ciddiye alınmıyör!

  1. Ücretli kesimin ulaşım giderindeki artış, temmuz maaş zamlarını enflasyonun da ötesinde eritti. Yüzde 25 zamla sefalete itilen milyonlar; sokağa çıkamaz, bir araya gelemez, bir yerden bir yere gidemez konumuna getiriliyor. Toplumun yüzde 72’sinin tatile gidecek parası yok!

Bir hafta içinde önce Burdur, ardından Aksaray’da toplu taşımada 65 yaş ve üstüne sağlanan ücretsiz ulaşım kaldırıldı. Akaryakıta yapılan zamların oranı yüzde 90’ı aşarken, yükselen akaryakıt maliyeti şehirler arası ve şehir içi ulaşım fiyatlarını olağanüstü düzeye yükseltti. Türk Hava Yolları (THY), uçak tavan fiyatlarına yüzde 45 ve 35 olmak üzere bir ayda iki kez zam yaptı.  

Başta büyük şehirler olmak üzere her gün işe gitmek, bazen birden fazla aktarma yapmak zorunda olan Akaryakıt fiyatından otomatik kesilen KDV, ÖTV artışıyla bütçeye nakit girişini artırmak isteyen iktidarın attığı bu adımlarla yerel yönetimler sübvansiyonlu toplu taşıma için kaynak ayırmakta sıkıntıya girdi. İllerde valilerin başkanlığındaki Ulaşım Koordinasyon Merkezlerinin (UKOME) kararıyla yapılan ulaşım zamlarında özellikle muhalefete mensup belediyelerin yaptığı zam talepleri ya reddediliyor ya da talep edilenin altında tutuluyor. 2019 yerel seçimlerinde büyükşehirleri kaybedince belediye ağırlıklı UKOME’nin üye yapısını değiştirip iktidar bürokratlarını çoğunluğa geçiren iktidar, zamların sorumlusu olarak muhalefet belediyelerini itham edip algı yaratmak istiyor. Oysa başta akaryakıt zammı, KDV, ÖTV, MTV artışlarının tümü iktidarın çıkarttığı torba yasa ve Cumhurbaşkanı kararlarının sonucu.

Eylül’de okulların açılmasıyla yüzde 100’ün üzerinde artan servis ücretleri, toplu ulaşımı kullanan öğrenciler ile ailelerinin ödeyeceği ulaşım ücreti, altından kalkılamaz hale geldi.  

  • Bu yu kşehirlerde birkaç aktarma yapıldığ ı dikkate alındığ ında hane harcamalarında ulaşımın payı ğıdanın da u stu ne çıkacak.

Tüketiciler Derneği’nin araştırmasına göre tatile ayıracak parası olmadığını beyan edenlerin oranı geçen yıla göre yüzde 72’ye yükseldi. OECD araştırmasında ise Türkiye’de toplumun yüzde 72’si kira, fatura, ısınma, ulaşım, gıda vb. temel giderlerini karşılayamama endişesi taşıyor. Bu oranla Türkiye, OECD üyesi 38 ülke arasında ilk sırada.  

  • Sösyal devlet anlayışı ğereğ i iktidar, yerel yö netimlere ulaşım hizmetleri için su bvansiyön, İ ller Bankası’ndan ek kaynak ve yerel yö netimlerin ulaşım hizmetlerine indirimli akaryakıt sağ lamalıdır. Bazı illerde 65 yaş ve u stu yurttaşların u cretsiz ulaşımının kaldırılmasına çö zu m u retmelidir. 

İ stanbul Ticaret Odası’nın (İ TO) İ stanbul ö zelindeki enflasyön araştırmasına ğö re ğıda, yeme-içme fiyatları yu zde 98 zamlandı. İ nsanlar dışarıda yemek, ailece haftadaayda bir restörana ğitmek, sösyal örtamlarda arkadaşlarıyla bir araya ğelme imkanını yitirirken bu alanda hizmet veren işletmeler de hızla kapanıyör. Töplumu ‘yöksullukta eşitlemeyi’ amaçlayan iktidarın ekönömi pölitikaları toplumsal asosyalleşme u zerine kurğulanıyör!

  1. İstanbul’a özel deprem yasası çıkartmaya hazırlanan iktidar, nihayet İstanbul’da deprem riskinin farkına vardı ve 6,5 milyon depreme dayanıklı konut inşa edileceğini açıkladı. Çalışmaların muhalefet tarafından engellendiğini öne süren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 yıl İstanbul Belediyesini, 21 yıldır da Türkiye’yi yönettiğini unutuyor!

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz bu yıl sonuna kadar deprem bölgesindeki konut ve altyapı inşaatları için 725 milyar TL harcanacağını açıkladı. Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan da 6,5 milyon konutu yeniden inşa veya dönüşüm yoluyla depreme dayanıklı hale getirerek sorunu çözeceklerini ifade etti. Bugüne kadar depreme karşı kentsel dönüşüm ve diğer çalışmalara muhalefetin engel olduğunu iddia eden CB Erdoğan, 1994’ten 2019’a kadar 25 yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesini, 2002’den bu yana da 21 yıldır tek başına Türkiye’yi yönettiklerini unutarak, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin deprem felaketine hazırlıklı hale getirilmesindeki ihmallerini görmezden geliyor.

17 Ağustos 1999 depreminden bu yana İstanbul ile ilgili tüm bilimsel araştırma ve uyarılara rağmen, belirlenen deprem toplanma alanları, yeşil alanlar, parklar, kıyılar rant hırsıyla yapılaşmaya açılırken, 100’den fazla gökdelen ve rezidans AKP döneminde inşa edilerek İstanbul betonlaştırıldı. İstanbul’da mezarlıklar dışında yeşil alan bırakmadıklarını, dikey mimariyle şehri betona boğduklarını, ‘İstanbul’a ihanet ettiklerini’ söyleyen CB Erdoğan’ın bizzat kendisidir. Daha geçen hafta İmar Planı değişikliğiyle, SİT derecesi düşürülen Marmara denizindeki adalarda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının Adalar Belediyesini ve İBB’yi dışlayarak yaptığı imar değişiklikleriyle yerleşim ve yapılaşma iki katına çıkartıldı. Marmara’daki Prens ve Kaşık Adası’nda 16 bin olan yerleşim sayısı 32 bine yükseltildi. Bilim insanları Marmara Denizinde büyük deprem beklerken, iktidar hâlâ bu küçücük adalarda yeşili yok edilip betonlaşma ve rant hesabında. Tıpkı Yassıada’nın denizin ortasında bir beton adasına dönüştürülmesi gibi.  

2019’da yerel seçimi kaybedince Büyükşehir belediyelerinin imar yetkisinin büyük bölümünü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına aktaran yasa değişikliklerini yürürlüğe koyan, ardından Marmara Denizine kıyısı olan illerin kıyı yönetimi ve kıyı imar planları yetkisini de merkezi yönetime alan 21 yıllık iktidarın; İstanbul ve Türkiye genelinde depreme hazırlığı muhalefetin engellediğini söylemesi, çaresizlik ve akıl tutulmasıdır. ‘Kanal İstanbul’ için verimli tarım arazilerini el altından Katarlılara, zengin Araplara ve önceden bilgi sahibi olan iktidar yakınlarına pazarladıktan sonra şimdi çıkıp, tüm sorumluluğu muhalefete yıkmaya çalışmak 21 yıllık beceriksizliğin itirafıdır.

Yıllardır      kentsel         dönüşüm    adı     altında         İstanbul’un            yağmalandığını söylememize karşı çıkan iktidar, Kanal İ stanbul ile paralel böğ az inşa edip, iki yakada bir milyön nu fuslu iki şehir kurulacağ ını ilan ediyördu.  İ mar affı için 11 kez yasa çıkartan, imarsız yu z binlerce könutu, binayı para karşılığ ı yasallaştıran iktidar, sellerde ve depremlerde yaşanan tu m kayıpların vebalinden sörumludur. İ stediğ i yasayı bir ğecede TBMM’den ğeçiren Cumhurbaşkanı Erdöğ an ve AKP iktidarının aklı şimdi mi başına ğeldi? İstanbul’a acil deprem yasası için niye 21 yıl beklediler? 

  1. İktidar, Moody’s gibi uluslararası kredi derecelendirme ve reyting kuruluşlarından Türkiye’nin notunun artırılmasını istiyor. Moody’s, Türkiye raporunda; Ortodoks politikalara dönüş, faiz artışı, mali disiplin vb. politikalar sürdürülürse notun artabileceği mesajını verirken, yerel seçimlere kadar parasal sıkılaştırmanın ve buna bağlı olarak da enflasyondaki artışın devam edeceğini, öngörüyor.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, iktidarın uyguladığı ekonomi politikalarıyla Türkiye ekonomisini uçurumun kenarına getirmesi sürecinde, Türkiye’nin uluslararası kredi notunu ‘yatırım yapılamaz’ düzeye düşürerek ‘çöp’ seviyesine indirgemişlerdi. Moody’s, Fitch, Standart anda Poor’s gibi reyting kuruluşlarının verdiği kredi notları küresel sermaye ve yatırımcılar için karar verme süreçlerinde kritik rol oynuyor. İktidar, 2013’te Türkiye’nin kredi notunu ‘yatırım yapılabilir ülke’ seviyesine çıkartan Moody’s’e o dönemde övgüler yağdırmıştı. 2018’de yönetim sistemi değişikliğiyle artan baskılar, hukuksuzluklar, sıkça değişen hazine ve maliye bakanları, Merkez Bankası (MB) Başkanları, akıl dışı yeni ekonomi programlarıyla mali disiplin, bütçe şeffaflığı ortadan kalktı. MB ve kamu bankalarının rezervleri tüketilince reyting kuruluşlarından peş peşe not indirimleri geldi ve dış kaynak girişi durdu. CB Erdoğan Moody’s ve Fitch’in Türkiye’nin notunu çöp seviyesine çekmeleri üzerine 2018’de; “Bırakın o sahtekarları, o düzenbazları. Onlar bizim için çok şey söylediler, biz işimize bakalım. Dolarlarla molarlarla notlarla bizi çöktüremezler, sindiremezler” demişti.  

Şimdi ise daha mayıs ayında seçim öncesi Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) borsada ‘manipülasyon’ gerekçesiyle 32 milyon lira para cezası ve işlem yasağı getirdiği JP Morgan ile yapılan toplantılarda küresel fonlardan borç için destek isteniyor. Bunun için reyting kuruluşlarının not artırması gerekiyor.  

Moody’s geçen hafta yayınladığı Türkiye Raporu’nda, CB Erdoğan’ın beş yıllığına yeniden seçildiğine ve yeni ekonomi yönetiminin ‘rasyonel Ortodoks ekonomi politikalarına dönüş’ sözü verdiğine dikkat çekti. Rapordaki “Türkiye'nin kural bazlı ve öngörülebilir ekonomi politikasına geçmesi ülke kredi görünümü ve kredi notu açısından olumlu” ifadesiyle umutlanan iktidar not artışı için Moody’s’e övgüler düzüyor. Moody’s raporunda; politika faizinde artışların olumlu adım olduğu belirtilerek ‘bütçede ve kamu kaynaklarının kullanımında seçim harcamalarından kaynaklanan mali bozulmanın vergi artışları ve zamlarla düzeltilmeye başlandığı’ vurgulanıyor. Raporda; ‘Mart 2024’teki yerel seçimlere kadar parasal sıkılaştırma ile Ortodoks politikalara geçiş sürdürülür ve makro dengesizliklerde düzenli bir azalmaya yol açarsa, görünüm pozitife dönebilir ve not yükseltilebilir.’ deniliyor.     

İktidar, JP Mörğan’dan sönra Möödy’s’e de bir anlamda yerel seçimlere kadar durumu idare etmek için ‘Kural dışına çıkmayacağ ız. Faizi artıracağ ız. Enflasyön artmaya devam edecek. O nğö ru lmez işler yapmayacağ ız. Zam ve verğileri artıracağ ız. Yeter ki kredi nötumuzu artırın’ diyerek, yerel seçimlerden sonra IMF’nin kapısını çalma ihtimaline zemin hazırlıyor!

  1. 1923-2002 arası 79 yılda 57 hükümet dönemindeki toplam kamu borç stoku 242,7 milyar TL idi. Bu hükümetler 1954’e kadar Osmanlı’dan devralınan borçları ödediği gibi, yüzlerce kamu tesisi, fabrika, inşaat, barajlar, santrallar, boğaza 2 köprü vs. inşa etti. AKP iktidarı, kamu borcunu 23 kat artışla 2023 haziran sonunda 5,6 trilyon liraya çıkarttı. Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı ‘alacaklılara’ ipotek edildi!

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı kamu borç stoku rakamları çok ciddi bir borç krizine, ekonomik bağımsızlığın tehdit altında olduğuna işaret ediyor. Özellikle borç geri ödemelerinde vadelerin iyice kısalması, iktidarı kapı kapı dolaşarak avuç açmak zorunda bırakıyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 sonunda devraldığı toplam kamu borç stoku 149,9 milyar lirası iç, 92,8 milyar lirası dış borç olmak üzere toplam 242,7 milyar TL idi. Haziran 2023’te ise yüzde 54’ü döviz cinsinden olmak üzere toplam kamu borç stoku 5,6 trilyon liraya yükseldi. AKP’den önceki 57 hükümet döneminde aynı zamanda 1954’e kadar bir yandan Osmanlı’dan devralınan borçlar ödenirken diğer yandan kamu kaynaklarıyla yatırım yapıldı. Çimento, şeker, yem, gübre, et ve süt, demir-çelik, MKE silah, tekstil fabrikaları, madencilik, kağıt, metalurji, petrokimya, petrol rafinerileri, limanlar, demiryolları, İstanbul Boğazı’na 2 köprü, Ankara-İstanbul otoyolu, havaalanları, Atatürk Barajı ve çok sayıda hidroelektrik, termik, doğalgaz santralları dahil birçok altyapı inşa edildi. Onlarca üniversite, on binlerce okul, yüzlerce hastane, ilaç fabrikaları, telekomünikasyon, savunma sanayii tesisleri kuruldu.  

  • AKP iktidarı ise 58’inci hu ku metten bu yana devraldığ ı tu m bu tesislerini, varlıkları, santralları, hazine arazilerini, limanları, iletişim altyapısını satarak elde edilen 70 milyar dölarlık (1,9 trilyön TL) ö zelleştirme ğelirini de harcadığ ı ğibi bir de u stu ne u lkeyi 5,6 trilyön TL börçlandırdı.

Yaklaşık 2 trilyona varan özelleştirme geliri ve 6 trilyon TL’ye yaklaşan borcun nereye harcandığı, kimlerin cebine gittiği meçhul. Ülke bir avuç müteahhit ve yabancı kreditöre gelecek 25-30 yıl döviz üzerinden borçlandırıldı. Kamu borç stokundaki rekor artışla, ülkenin geleceği ve ekonomik bağımsızlığı riske atılarak, ipotek altına sokuldu.   

İktidarın kapıları çalıp borç için avuç açmasının, düne kadar ‘darbe destekçisi’ dedikleri Birleşik Arap Emirliklerine (BAE) şimdi Hazine ve Maliye Bakanının ‘minnettarız’ demesinin ardında, borç takvimi ve geri ödeme vadelerinin iyice kısalması yatıyor.  

  • 2023 haziran sönunda töplam dış börcun dölar karşılığ ı 475 milyar dölar ve yu zde 34’u (161,5 milyar dölar) bir yıl ve daha kısa su rede ö denmek zörunda.

Ku resel sermayeye ‘Tu rkiye’yi Maastricht ekönömi kriterlerine uyduracağ ız’ sö zu  verilirken, demökrasi-hukuk devleti-temel haklar için şart ölan ‘Köpenhağ kriterlerinden’ hiç sö z edilmiyör. Milletten ğizlenen, sanayici, esnaf, KOBİ , çiftçi, ğirişimci ve milyönlarca çalışandan, u cretliden esirğenen bilğiler, ku resel bankerlere ö nceden aktarılıyör. Hanği adımların atılacağ ı, faizin-kurun nereye çıkacağ ı, hanği zam ve verğilerin artırılacağ ı sunumlarıyla, börç için iknaya çalışılıyör.

  1. Yılın ilk yarısında tasfiye kararı alan şirket sayısı geçen yıla kıyasla yüzde 16 artarken, yeni kurulan şirket sayısının yaklaşık yüzde 4 azalması, şirket kapanmalarının, faaliyete son vermelerin ve işten çıkartmaların artacağına işaret ediyor. TESK’in Esnaf Sicil İstatistikleri, 6 ayda 80 bin esnafın kepenk indirip mesleği terk ettiğini gösteriyor!

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Açılan-Kapanan Şirket İstatistikleri ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu’nun (TESK) Esnaf Sicil İstatistikleri, ekonomideki gerçek çöküşü en somut şekilde ortaya çıkardı. 6 ayda 23 bini aşan şirket tasfiyelerinin yanı sıra kepenk indiren, esnaf sicil kaydını sildiren ve mesleki faaliyetine son veren esnaf sayısı 80 bine ulaştı. Reel ekonominin gerçeğini yansıtan bu rakamlar, işyeri kapanmalarının, iflas ve tasfiyelerin geçen yıla ve önceki yıla kıyasla hızlandığını faaliyetine son veren şirket ve esnaf sayısının rekor düzeylere ulaştığını sonbahardan itibaren işsizlikte patlama yaşanacağını ortaya koyuyor.

Bu yılın ilk yarısında yaklaşık 70 bin esnafın işyerini kapattığına dönük bilgileri ‘dezenformasyon’ diyerek yalanlayan CB İletişim Başkanlığı, TOBB’un açılan-kapanan şirket istatistiklerini öne sürerek asıl dezenformasyonu kendisi yaptı.  

  • Dezenförmasyönla Mu cadele Merkezi (DMM) bu ltenini hazırlayanlar, esnaf sicilinin TESK tarafından tutulduğ undan habersiz!

TESK’in verilerine göre, bu yılın Ocak-Temmuz döneminde 81 ilde Sicil Terkin (esnaf sicilini sildirme) işlemi yaptırarak kepenk indiren esnaf sayısı toplamı yedi ayda 64 bin 61 oldu. Aynı dönemde Meslek Terkin (mesleği bırakma) işlemi yaptırarak faaliyetine son veren esnaf sayısı ise 15 bin 314 oldu. Yılbaşından bu yana esnaflık kaydını ve meslek kaydını sildiren küçük esnaf toplamı 79 bin 375’e ulaştı.  

TOBB’un Ocak-Haziran 2023 Açılan-Kapanan şirket istatistiklerinde ise asıl çarpıcı gelişme ekonomik zorluklar, finansman güçlükleri ve maliyet-istihdam-faiz yükü vb. gerekçelerle, patlama yapan şirket tasfiyelerinde yaşanıyor. Şirket tasfiyeleri faaliyete son verme, çalışanları işten çıkartma anlamına geliyor. TOBB’un verilerine göre, 6 ayda tasfiye kararı alan şirket sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16 artarak 19 binden yaklaşık 24 bine yükseldi. Tasfiyelerin yanı sıra şahıs şirketlerindeki kapanma oranı da yüzde 16,2 oldu. Altı aylık dönemde yeni kurulan şirket sayısı yüzde 3,6 azaldı. Kapanan veya tasfiye kararı alan işyerlerinde inşaat, kafeler- lokantalar, küçük mağazalar, gıda-içecek, alkol ve tütün perakende ticareti yapanlar, bilgisayar tamiri, posta-internet üzerinden perakende ticaret yapanlar en üst sıralarda yer alıyor.

Artan asğari u cret, yu kselen faizlerin ğetirdiğ i finansman yu ku , patlama yapan işyeri kiraları, artırılan verğiler, ğu n aşırı yapılan zamlar esnafı, şahıs şirketlerini ve ğiderek KOBİ ’leri faaliyetini durdurmaya mecbur ediyör. On binlerce esnafın faaliyetten vazğeçmesi, ön binlerce şirketin tasfiye kararı alması ekönömide, ticarette çök ciddi daralmanın başladığ ını, tasfiyelerle işsizliğ in artacağ ını, sonbaharda yıkımın boyutlarının çok daha ileri boyutlara ulaşacağını gösteriyor!

  1. Türkiye’nin dünya üretim birincisi olduğu, yüz binlerce ailenin tek geçim kaynağı fındıkta açıklanan taban fiyat, üreticinin maliyetlerini bile karşılamıyor. Geçen yıl 54 lira olan fındık taban fiyatı, kaliteye göre kilo başına 80-84 TL arasında açıklandı. Üretici, İtalyan fındık tekeli ve 2-3 büyük tüccara mahkum ediliyor!

İktidar, 2023 mahsulü fındık taban fiyatını kilo başına Giresun kalite için 84 TL, Levant için 82,50 TL, Sivri fındık içinse 80 TL olarak açıkladı. Üreticilerin ve ziraat odalarının tepkisine yol açan fiyatlar, en büyük alıcı İtalyan fındık tekelini ve İstanbul ile bölgedeki birkaç fındık tüccarını memnun etmenin ötesinde milyonlarca üreticinin mağduriyetine yol açacak.

Tarım-ÜFE ve Tarım-GFE, TÜİK’in resmi rakamlarıyla bile yüzde 100-120 arasında iken geçen yıl 54 lira olan fındık taban fiyatının bu yıl yüzde 64 artışla en yüksek 84 lira olarak açıklanması üreticiyi yabancı fındık tekeline ve birkaç tüccara mahkum etmektir. Bir yıllık emek ve alın terinin yok sayılmasının ötesinde, temmuzda yüzde 50’ye dayanan resmi enflasyon, iki ay içinde yüzde 60’ın üstüne çıkacak ve fındık üreticisi gelecek yıl üretmek için harcaması gereken paradan bile mahrum kalacak.

Seçimden bu yana geçen 2 ayda sadece mazotun fiyatı yüzde 90 zamlandı. Asgari ücrete yapılan artışla, fındık toplamada çalışacak işçilik maliyetleri yükseldi. KDV-ÖTV-MTV artışları herkesi olduğu gibi üreticiyi de daha ürününü Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) satıp parasını bile alamadan eksiye düşürdü.

TMO, fındık alımları için 21 Ağustos’tan itibaren randevu başvurularını kabul edeceğini açıkladı. Buğday üreticisi aylardır TMO’nun randevu sistemi yüzünden sıra alamıyor, ürününü satamıyor, parasını tahsil edemiyor. TMO’dan randevu sırası için üreticiden ekstra para isteyen bazı organizasyonlar türeyince, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) çağrısıyla emniyet güçleri olaya müdahil oldu, ‘randevu çetesine’ operasyon yaptı. Ancak tüm bunlar üreticinin mağduriyetini gidermiyor. 21 Ağustos’ta randevu sırasına girip gün alacak olan üretici en erken 1-2 ay sonra fındığını verip parasını alabilecek.  

Karadeniz’deki Ziraat Odaları, Ticaret Borsaları da her şeyin döviz endekslendiği, iktidar müteahhitlerine dolar-euro ile garantiler verildiği, dövizi olanların banka hesabına kur farkı ve vergisiz faiz ödendiği bir ortamda fındık taban fiyatının da 4 dolardan (108 TL) az olmaması çağrısı yaptılar. Aksi halde maliyetin bile karşılanamayacağı, gelecek yıl üretimin ve rekoltenin düşeceği uyarılarına iktidar, her zaman olduğu gibi kulak tıkadı. Üreticinin beklentisi ise yüzde 100 artan girdi maliyetleri karşısında taban fiyatın da aynı oranda artırılıp kilo başına 100-120 lira arasında açıklanmasıydı.  

Bir yıldır u ru nu nu n karşılığ ını almayı bekleyen ve tek ğeçim kaynağ ı fındık ölan Karadeniz’deki binlerce aile, enflasyön karşısında hızla eriyen parasını alma mu cadelesinde İ talyan tekeline, tu ccara yenik du şecek, el mahkum hale ğelecek. İktidar, ağ ır enflasyön ve ekönömik köşullarda fındık taban fiyatını yeniden ğö zden ğeçirip, üreticiyi mağduriyetten kurtaracak gerçekçi bir alım fiyatı ilan etmelidir.

  1. Ege ve Karadeniz’de son birkaç haftadır yaşananlar, Türkiye’yi baskılama stratejisinin yanında Lozan ve Montrö anlaşmalarını gevşetme, geçersiz kılma hamleleri olarak görülmelidir. Ukrayna’nın NATO’ya Karadeniz çağrısı, Ege’deki Yunan adalarına yeni ABD üsleri kurulması için çalışma başlatmak üzere ABD bütçe yasasına madde eklenmesi oldukça kritik gelişmelerdir!

Dedeağaç’ta ABD’ye üs vererek Ege ve Akdeniz üzerinde kontrol zemini yaratan, Karadeniz’e süratle müdahale olanağı sunan Yunanistan, Türkiye kıyılarına yakın adaları

ABD üslerine tahsis etme çabasına girişti. Geçen hafta ABD Kongresinin Demokrat Partili

Temsilciler Meclisi Üyesi Grace Meng tarafından verilen ‘Ege’deki Yunan adalarında yeni Amerikan üsleri kurulması için altyapı-planlama ve araştırma yapılmasına ilişkin’ önerge kabul edilerek 2024 Savunma Bütçe Yasasına bir madde olarak eklendi. Yunan medyası bu gelişmeyi ‘Boğazların ve Lozan anlaşmasının önemi kalmadı’ manşetleriyle duyurdu. Ege’de Yunan adalarına kurulacak ABD üsleri ile Rusya’nın Akdeniz’e inişi ve uluslararası açık denizlere ulaşmasının zorlaşacağı, engelleneceği öne sürüldü. Yunanistan’a destek veren ABD ve batılı ülkeler, Lozan ve Montrö’yü esnetme, giderek kendi çıkarları lehine delme planını uyguluyorlar. Bu sene 100’üncü yılını dolduran Lozan Anlaşması’na göre Türkiye kıyılarına yakın Yunan adaları silahlandırılamaz. Asker ve üs bulundurulamaz. Yunanistan yıllardır bunu ihlal ettiği halde iktidar suskun kaldı. Açıklamalarla geçiştirmeye çalıştı. Hatta, Lozan anlaşması önemsizleştirilmeye çalışıldı.  

Diğer yandan Ukrayna, bir süredir çatışmayı tüm Karadeniz’e yayma, Rusya’ya karşı cepheyi genişletme çabasına hız verdi. ABD, AB ve NATO’nun olağanüstü mali ve askeri desteğine, silah ve mühimmat yığınağına rağmen Ukrayna ordusu başlattığı karşı taarruzdan da sonuç alamadı. Almanya’nın verdiği Leopar ve ABD’nin verdiği Abrams tankları ve zırhlı araçlar Rusya tarafından tahrip edildi. Rusya donanmasına, limanlarına ve başkent Moskova’ya yapılan saldırılardan sonuç alınamadı. Ukrayna ordusunun cephede daha büyük sıkıntı ve kayıplar yaşaması ihtimali artarken, Ukrayna NATO’yu Karadeniz’e çekerek çatışmalara dahil etme planları yapıyor. Karadeniz'de tahıl taşıyan kargo gemilerine NATO'nun eşlik etmesinde ısrarcı olan Ukrayna, sonuç alamayınca NATO’yu müdahaleye ‘mecbur bırakacak’ hamle arayışlarına yöneldi. Savaşın başından beri boğazları tüm savaş gemilerine kapatan Türkiye üzerinde, ABD ve NATO’nun ‘Montrö’yü batı lehine esnetme baskısı’ söz konusu. Türkiye şu ana kadar bu konuda taviz vermedi, boğazların tarafsızlığını sürdürdü. Ukrayna, muhtemelen perde gerisinde ABD’nin yer aldığı olası bir oldu bitti ile Türkiye’yi zora sokabilecek hamleler yapabilir.

Gelinen nöktada Möntrö  Böğ azlar Sö zleşmesi ve Lözan Barış Anlaşması’nın kadar hayati ölduğ u bir kez daha örtaya çıkarken, Milli Gu venlik Kurulu (MGK) bildirisinde Lözan Anlaşması’nın ö nemine atıfta bulunularak, sönsuza kadar yaşatılacağ ının vurğulanması, umarım iktidarın yıllardır yaptığ ı yanlışı fark edip hatadan dö ndu ğ u nu n ve Lozan’ı, Montrö’yü delmek, yok etmek isteyenleri cesaretlendirmekten vazgeçtiğinin işaretidir. 

  1. İngiltere Hükümeti, Türkiye ile mülteci akını ve kaçak göçün önlenmesi, insan kaçakçılığı şebekelerinin çökertilmesi alanında iş birliği anlaşması imzalandığını açıkladı. Anlaşma karşılığında Türkiye’ye parasal yardım yapılacağını belirtti. Emniyette İngiltere destekli özel bir ortak harekat birimi kurulacağını duyurdu.

AB ile 2016’daki Mülteci ve Geri Kabul Anlaşması’nın Türkiye’yi AB’nin göçmen deposuna dönüştürmesine karşılık, iktidarın şimdi de İngiltere ile kaçak göçmen, sınır güvenliği, İngiliz polisinden yardım ve İngiliz hükümetinden parasal destek için anlaşma imzaladığı ortaya çıktı. İngiliz medyası İngiliz polisinin Türkiye’de sınır güvenliği çalışmalarına katılarak Türk personeli eğittiğini, geçen yıl da bu konuda Türkiye’ye 3 milyon sterlin parasal yardım ve karşılıksız fon sağlandığını yazdı. İktidar bu haberleri yalanlamadı. İngiltere’nin 8 Ağustos’taki açıklamasını da üç gün sonra teyit etti. İngiltere İçişleri Bakanlığı ve Göçten Sorumlu Devlet Bakanlığı resmi web sitelerinde anlaşmayı duyururken, iktidar bunu kamuoyundan gizledi. Londra’dan açıklama yapılınca, anlaşmayı duyurmaya mecbur kaldı. Bu anlaşmanın en kısa sürede meclise sunulması gerekiyor.

İngiltere ile yapılan anlaşmaya bakıldığında, sınır güvenliği ve insan kaçakçılığı konusunda deneyimli daha fazla sayıda İngiliz polisi Türkiye’de ve Türkiye sınırlarında görevlendirilerek, Türk personeli eğitecek, iş birliği yapılacak. Emniyet teşkilatında teçhizat, istihbarat, eğitim desteği vereceği ‘Mükemmeliyet Merkezi Birimi’ kurulacak. AB ile 3 milyar euro karşılığında yapılan anlaşmayla milyonlarca sığınmacının Türkiye’de tutulduğu, Türkiye’den giden kaçak göçmenlerin de geri alındığı anımsandığında, döviz bulmak için her kapıyı çalan iktidarın İngiltere’nin sınır bekçiliği için kaç sterline anlaştığını TBMM ve kamuoyuna açıklaması şart. İngiliz hükümetinin anlaşmanın ‘Türkiye’den giden sığınmacıların iadesini kapsamadığını’ duyurması en azından bir kazanım olarak görülebilir.  Son bir aydan bu yana yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın insan kaçakçılığı organize suç örgütlerine yönelik operasyonlarla ilgili sıkça açıklamalar yapması, İngiltere ile imzalanan anlaşma sonrası ortak operasyonların hızlandığını gösteriyor.  

✓ Bu tablöya tersinden bakıldığ ında, 7 yıl ğö rev yapan eski İ çişleri Bakanı dö neminde; Afğanlar başta ölmak u zere sınırlardan kitleler halinde rahatça ğeçişler yaşanırken, insan kaçakçılığ ı şebekeleriyle yıllardır ğerekli mu cadelenin yapılmadığ ı, kara para ve suç ğelirlerinin aklanmasına ğö z yumulduğ u akla ğeliyör. 

Gelecek yıl seçime gidecek İngiltere’de Rishi Sunak Başbakanlığındaki Muhafazakâr Parti kabinesi, muhalefetteki İşçi Partisi tarafından sert şekilde eleştiriliyor. Başbakan Sunak, kaçak göç ve mülteci sorunu nedeniyle kamuoyu yoklamalarında oy kaybı yaşıyor.  

Etiketler

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER SİYASET Haberleri
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI