CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/3 Haziran 2024

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak Her hafta yayımladığı 'Haftalık Değerlendirme Raporu'nu yayımladı. Türkiye ve Dünya Gündemi olarak yayımladığı raporu Sıcak gündem, Ekonomi, Tarım, İç politika, Dış politika başlıklarıyla kamuoyu ile paylaştı.
 Tarih: 03-06-2024 21:10:16
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'tan Haftalık Değerlendirme Raporu/3 Haziran 2024

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın 3 Haziran 2024 tarihli raporu şöyle:

ERDOĞAN TOPRAK HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU

3 Haziran 2024

SICAK GÜNDEM


Uluslararası Finansal Eylem Görev Gücü’nün Gri Listeye dahil ettiği Türkiye’nin durumu, 28 Haziran’da Singapur’daki FATF Genel Kurulunda gözden geçirilecek.

6 Şubat depreminin yol açtığı ağır hasarla yıkılan fabrikalar, sanayi tesislerine destek için Kredi Garanti Fonu’ndan yüzde 8-9 faizle sağlanan krediler ‘değişken faizli krediye’ dönüştürülerek, faiz yüzde 60’a yükseltildi! İÇ

POLİTİKA

Ekonomik krizin çözümü için üç yıllık bir dezenflasyon, tasarruf ve kamu harcamalarında verimlilik planı ilan eden iktidar, kamu yönetimi, hukuk ve devletin kurumsal dönüşümü için dört yılda tamamlanacak bir ‘Altın Yıllar Reform Planı’ hazırlıyor.

Devletin kayıt dışı ekonomiyle mücadele sorumluluğunu ikramiye karşılığı muhbir vatandaşların üzerine yıkması, iktidarın çaresizliğidir!

EKONOMİ

Ekonomik Güven Endeksi (EGE) mayıs ayı sonuçları, ekonominin hemen her alanındaki beklentilerin olumsuz seyrettiğini ortaya koydu. iktidara ve uygulanan ekonomi politikalarına güven duyulmuyor!

Dış ticaret açığı nisan ayında yüzde 12,9 artışla 9,9 milyar dolara yükselerek son 9 ayın en yüksek aylık tutarına ulaştı!
Nisan ayında Hizmet Üretici Fiyat Endeksinde aylık yüzde 4,84, yıllık yüzde 87,09 arttı. Türkiye’de açlık sınırı 19 bin TL’ye yoksulluk sınırı 60 bin TL’ye dayandı. Geniş kesimlerin insani yaşam talepleri erişilemez noktaya ilerliyor!

TARIM
Bu yıl için 600 bin baş canlı hayvan ithal etmeyi planlayan Et ve Süt Kurumu, yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde artması beklenen talebi karşılamak için ithalata hız verdi. DIŞ POLİTİKA
ABD ve Almanya; NATO üyesi ülkelerin Ukrayna’ya verdiği silahların Rusya’ya saldırı amacıyla kullanılmayacağına ilişkin kısıtlamanın kaldırılması çağrısına, olumlu yanıt verdi. Rusya- Ukrayna savaşı kızışabilir!
Suriye’nin kuzeyinde SDG-PYD-YPG kontrolündeki Kürt yerleşim bölgelerinde 11 Haziran’da yapılacağı açıklanan yerel seçimler, Suriye’de Irak modeli bir özerk Kürt yönetimi kurulması adımıdır.

Uluslararası kara para ve küresel suç organizasyonlarının merkezlerinden biri haline geldiği gerekçesiyle 2021’de FATF’ın Gri Listeye aldığı Türkiye’nin durumu 28 Haziran’da gözden geçirilecek. Suç organizasyonlarına operasyonlar başlatıp FATF’a yeni yasal ve yapısal düzenlemeler vaat eden iktidar, yüz kızartıcı listeden çıkmayı umuyor!

Üyesi olduğumuz Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) çatısı altında faaliyet gösteren Uluslararası Finansal Eylem Görev Gücü’nün (FATF) 2021 Ekim’inde Gri Listeye dahil ettiği Türkiye’nin durumu, 28 Haziran’da Singapur’daki FATF Genel Kurulunda gözden geçirilecek. Mayısta Türkiye’ye gelen FATF heyeti, yapılan uyarılar ve talep edilen yasal-yapısal düzenlemelerdeki son durum ve atılacak adımlarla ilgili bilgi topladı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, FATF’ın taleplerinin büyük ölçüde karşılandığını, Türkiye’nin Gri Listeden çıkarılmasını beklediğini açıkladı. TBMM’ye gelen Kripto ve Dijital Varlıklar Hakkında Kanun, FATF’ın istediği düzenlemelerden birisi. Bakan Şimşek, Kayıt Dışı Ekonomi İle Mücadele, Kamu İhale Kanunu değişiklikleri, Vergi Yasalarındaki İstisnaların Sınırlandırılması adımlarının atılacağını ifade ediyor.

Kaynağı belirsiz servetlerin, yurt dışındaki kayıt dışı varlıkların, kara paraların Varlık Barışı adıyla aklanması için defalarca yasal güvence veren iktidarın şimdi FATF’a kayıt dışı ekonomiyle mücadele vaadi, günü kurtarıp gri listeden çıkma amaçlı planın parçası gibi görünüyor. Kamu İhale Yasası’nı (KİK) yüzlerce kez değiştirip delik-deşik ederek 22 yıldır her türlü usulsüzlüğe yasal kılıf uyduran bizzat iktidarın kendisi.
Kaldı ki, gayrimenkul alan yabancılara 1 milyon dolara vatandaşlık ve pasaport satışı başlatıldıktan sonra 2018’de Cumhurbaşkanı kararıyla ‘damping’ yapıldı ve tutar 250 bin dolara indi. Ardından geçen yıl 400 bin dolara çıkarıldı. Interpol’ün kırmızı bültenle aradığı küresel uyuşturucu-bahis-kumar-insan kaçakçılığı baronları, fuhuş ve kadın kaçakçılığı organizasyonları, Rus, Çeçen, Sırp, Arnavut, Meksika, Kolombiya vb. mafya liderleri bu sayede T.C. pasaportu alıp Türkiye’yi mesken tuttu. FATF Başkanı Marcus Player yaptığı açıklamada; ‘Türkiye, kara para aklama vakalarını, BM’nin terörist saydığı gruplarla bağlantılı para transferlerini takibe almalı. Türkiye'nin kara para aklamayı önlemede, suç şebekeleri ve yolsuzlukla mücadelede adımlar attığını göstermesi hayati önemde. Türk hükümeti, bu adımları atacağı yönünde yüksek düzeyde siyasi taahhütte bulundu. Onları bu taahhütleri somut eyleme dönüştürmeye çağırıyorum’ dedi. FATF’ın Gri Listesinde yer alan Türkiye dışındaki diğer ülkeler; Arnavutluk, Barbados, Birleşik Arap Emirlikleri, Burkina Faso, Cayman Adaları, Cebelitarık, Fas, Filipinler, Güney Sudan, Haiti, Jamaika, Kamboçya, Kongo Cumhuriyeti, Mali, Mozambik, Panama, Senegal, Suriye, Tanzanya, Uganda, Ürdün, Yemen.

İktidar, Uluslararası Finansal Eylem Gö rev Gu cu ’ne (FATF) verdiğ i en u st du zey siyasi taahhu tleri yerine ğetirme könusunda samimi ölup ölmadığ ını icraatlarıyla örtaya köymak, Türkiye’nin yok edilen saygınlık ve itibarını tekrar kazandırmak zorundadır.

6 Şubat depreminin yol açtığı ağır hasarla yıkılan fabrikalar, sanayi tesislerine destek için Kredi Garanti Fonu’ndan yüzde 8-9 faizle sağlanan krediler ‘değişken faizli krediye’ dönüştürülerek faiz yüzde 60’a yükseltildi. İktidar, işletmeleri faiz güncellemesi adı altında cezalandırıyor!

İktidar, depremin yaralarını sarmaya çalışan 11 ilin ekonomisinde yeni ve daha ağır yaralar açıyor. Deprem felaketinden sonra 11 ildeki işletmelere ve sanayi tesislerine, küçük ve orta boy işletmelere (KOBİ) yönelik olarak Kredi Garanti Fonu (KGF) kaynaklarından yüzde 8-9 faizli bir yılı geri ödemesiz kredi desteği yürürlüğe koymuştu. Mart ayında Merkez Bankası’nın (MB) politika faizini 5 puan birden artırarak yüzde 50’ye yükseltmesinin ardından, ticari ve işletme kredisi faizleri de yüzde 60-65’e dayandı. Bazı özel bankalar ticari kredi faizlerini yüzde 70’e kadar yükseltti.
TÜİK’in bile aylarca veri toplayamadığı 11 ildeki Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) faaliyetini sürdürmeye çalışan fabrikalara, işçi bulmakta zorlanan iş insanlarına Kredi Garanti Fonu (KGF) tarafından deprem sonrası başlatılan düşük faizli kredi desteği, bir anda yürürlüğe konulan ‘değişken faiz’ uygulamasıyla faiz eziyetine dönüştü. 11 ilin Ticaret ve Sanayi Odalarının Başkanları, Güneydoğu Sanayici ve İş Adamları Derneği (GÜNSİAD) üyesi iş insanları bölgedeki ekonomik koşulların hâlâ normale dönmediğini gündeme getirerek güncellenmiş sabit faiz uygulanmasını talep ederken, ekonomi yönetimi ve kamu bankaları bu talepleri duymazlıktan geliyor.
Bu illerdeki tesislerin toparlanmasına, üretimini sürdürmesine ve istihdam yaratmasına bir nebze de olsa katkı sağlayan bu uygulamanın en azından depremin yaraları ileri düzeyde sarılana kadar sürdürülmesi gerekirken, sanki daha 14 ay önce bu 11 ilde iktidarın kendi ifadesiyle ‘yüzyılın felaketi’ yaşanmamış gibi KGF kredilerinde değişken faize geçilmesi kararlaştırıldı. MB’nin yaptığı faiz artışları bir anda bu işletmelerin bir yıl önce aldıkları kredilere geriye dönük olarak da yansıtılmaya başlandı. Sadece Adıyaman’da 2,2 milyar liralık KGF kredisinin yüzde 60 değişken faize geçiş sonrası geri ödenemeyen faiz taksitleri nedeniyle pek çok işletme darboğaza girdi. 2 milyon liralık KGF kredisi kullanan bir işletmenin ana para dışında üç ayda bir ödeyeceği faiz taksiti 280 bin TL’ye yükseldi. Deprem bölgesindeki illerde kullandırılan KGF kredilerinde, mart ayından sonra faiz ödemeleri ana para taksitlerinin üstüne çıktı! Malatya, Antakya, Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Diyarbakır ve Kilis’te depreme rağmen zor şartlarda ayakta kalmaya, üretime devam etmeye ve istihdam sağlamaya çalışan binlerce tesis, işletme, KOBİ aynı durumda ve her an kapanma noktasında.

Bir yıla yaklaşan su rede, başlatılan ‘rasyönel’ ekönömi pölitikalarını sadece faiz ve dö viz u zerine kurğulayan, u retimi, yatırımı, su rdu ru lebilir istihdamı, iş insanlarının taleplerini dışlayıp umursamayan iktidar, bir an evvel bu yanlıştan geri dönmelidir. Deprem felaketine uğ rayan illerdeki yu zde 8 faizli KGF kredilerine, yüzde 60 faizden vazgeçilmeli, azami yüzde 10-20 arası bir oranda sabit faiz uygulamasına geçilmelidir.

2028’e kadar olan dönemi ‘Altın Yıllar’ diye nitelendiren AKP kurmayları, seçimsiz süreçte yeni anayasa ve pek çok alanda AB ile uyumlu reform paketlerinin yürürlüğe konulacağını ifade ediyor. İktidarın 22 yılda yapmadıklarını 4 yılda yapmayı vaat etmesi gerçek sorunları gizleme amaçlı bir siyasi taktik ve stratejidir!
Ekonomik krizin çözümü için üç yıllık bir dezenflasyon, tasarruf ve kamu harcamalarında verimlilik planı ilan eden iktidar, kamu yönetimi, hukuk ve devletin kurumsal dönüşümü için de dört yılda tamamlanacak bir ‘Altın Yıllar Reform Planı’ hazırlıyor.
Ekonomideki kemer sıkma ve halkı yoksullaştırarak enflasyonu düşürme programının tamamlanması için 2027 yılını hedefleyen iktidar, siyasi-toplumsal-hukuksal dönüşüm reformları içinse 2028’e kadar olan seçimsiz süreci kapsayacak dört yıllık bir reformlar yelpazesi öngörüyor.
AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala’nın ana hatlarını dile getirdiği söz konusu reformlar, AB müktesebatı ile uyumlu ve farklı alanları kapsayacak reform paketlerinden oluşacak. Bugüne kadar AB kriterlerine uyum konusunda gündeme getirilen uyarıları, hazırlanan Türkiye raporlarındaki eksiklik ve eleştirileri reddeden iktidar şimdi yeniden AB ile uyumlu reformlar söylemine yöneliyor. Özellikle temel hak ve özgürlükler, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti gibi konularda AB’nin ve Avrupa Parlamentosu’nun hazırladığı raporlarda dile getirilenleri ‘çöp’ olarak nitelendiren iktidar, şimdi yine AB’nin demokratikleşme içerikli Kopenhag Kriterleri’ni hayata geçirmekten, bunları ‘Ankara Kriterlerine’ dönüştürmekten söz ediyor.
Malların ve sermayenin serbest dolaşımı, iş kurma serbestisi, dijital dönüşüm ve medya özgürlüğü, sosyal politika ve istihdam, işletme ve sermaye politikası, şirketler hukuku, mülkiyetler hukuku, rekabet politikası, mali hizmetler, bilim ve araştırma, eğitim ve kültür, Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi ve yapılacak iyileştirmeler, tarımda AB politikalarına uyum ve kırsal kalkınma ile gıda güvenliği gibi alanları kapsayacak. Tabii tüm bu reform planlanan alanların hepsinden önce yürütülecek siyasi sürecin odak noktası yenilikçi ve özgürlükçü sivil anayasa olacak.
Geniş kesimlerin tepkilerine rağmen, demokratik tartışma süreçleri gözetilmeden alelacele onaylanan yeni eğitim müfredatına ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ adını takan iktidarın, önümüzdeki seçimsiz dört yılı altın yıllar olarak değerlendirmesinin gerisinde de reform diye gündeme getirilecek düzenlemelerin ortak akıl ve demokratik tartışma ortamı dikkate alınmadan hayata geçirilmesi hedefi yatıyor.
Buğu ne kadar farklı etnik ve töplumsal kesimlere dö nu k ‘açılımlar’ ilan edip sönra hepsini rafa kaldırarak kendi kafasındaki yapılanmaları dayatan iktidarın şimdi ‘AB ile uyumlu altın yılları’ ğu ndeme ğetirmesi, yeni bir dayatma siyasetinin habercisidir. Hazırladıkları yasaların TBMM’de kabul edilmesini isteyen tek kişilik iktidarın, reformlar için de kimseden görüş alma, önerileri dinleme ihtiyacı duymayacağı anlaşılıyor!

Hazine ve Maliye Bakanlığının başlattığı ‘Vergi Ajanlığı’ kampanyasıyla muhbirlik ödüllendiriliyor. Devletin kayıt dışı ekonomiyle mücadele sorumluluğunu ikramiye karşılığı muhbir vatandaşların üzerine yıkması, iktidarın çaresizliğidir. Yıllardır denetim birimlerini işlevsiz hale getiren iktidar, şimdi vatandaşları ihbarcılığa teşvik ediyor!
Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir idaresi Başkanlığının (GİB) Vergi İhbar Hattı kurulduğunu duyurması ve Bakan Mehmet Şimşek’in bu hatta ihbarda bulunacaklara elde edilecek vergi gelirinin yüzde 10’u kadar ikramiye vaat etmesi, vatandaşları muhbirliğe teşvik etmenin ötesinde devletin görev ve sorumluluklarını yerine getiremediğinin itirafıdır.
Yıllardır başta TBMM ve Sayıştay denetimleri olmak üzere denetimlerden hoşlanmayan iktidar, Maliye Teftiş Kurulu’nu ve Hesap Uzmanları Kurulu’nu işlevsiz hale getirdi. 22 yıllık iktidar sürecinde TBMM ve Sayıştay denetiminden muafiyet olağan hale getirildi. Sayıştay yasasında sıkça yapılan değişikliklerle kamusal-kurumsal mali denetimler en alt düzeye indirildi. İktidar, bakanlıklar ve kamu kurumlarındaki teftiş kurullarının pek çoğunu lağvederek müfettişliği itibarsızlaştırdı.
Başta İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere AKP’den muhalefete geçen pek çok belediyedeki milyarlarca liralık yolsuzluk ve usulsüzlük raporları 2019’dan bu yana İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerince işleme konulmadan bekletiliyor. Medyaya yansıyan, açığa çıkartılan pek çok kamu kurumundaki devasa yolsuzlukların, usulsüzlüklerin üzerine gidilmiyor.
Şimdi Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın vergi kayıp ve kaçaklarını önleme, beyannamelere yansıtılmayan kazançları ve kayıt dışı gelirleri vergilendirmek için vatandaştan vergi ajanlığı yapmasını istemesi ciddi bir tutarsızlıktır. GİB, yenilediğini duyurduğu ‘189 Vergi İhbar Hattı, Dijital Vergi Dairesi, GİB Mobil Uygulaması, Vergi İletişim Merkezi (VİMER)’ gibi yeni ‘ihbar hizmetleri’ üzerinden vatandaşları 7/24 vergi muhbirliğine çağırıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı, vergi muhbirliği kampanyasını ekranlarda duyurup herkese çağrıda bulunuyor. Muhbirliği teşvik etmek için muhbir vatandaşa ihbar ikramiyesi ödeneceğini’ müjdeliyor. Kayıt dışıyla mücadelede yeni bir şey gibi sunulan yüzde 10 ihbar ikramiyesi, 1905 sayılı ‘Menkul ve Gayrimenkul Emval ile Bunların İntifa Hakları ve Daimi Vergilerin Mektumatı Muhbirlerine Verilecek İkramiye Hakkında Kanun’ uyarınca 1931’den beri yürürlükte. Bu yasa kapsamında 2014-2023 arası 10 yılda 3059 muhbire toplam 98 milyon 210 bin TL ihbar ikramiyesi ödenmiş. Oysa iktidarın siyasi kararlarla sildiği vergiler yüz milyarlarca lira. Sadece 2024 bütçesinde vazgeçilen vergi 2,2 trilyon TL.
Gerçekte verği kaçakçılığ ı başta ölmak u zere her tu rlu kayıt dışılıkla mu cadele herkesin yurttaşlık ğö revi. Ancak asıl ğö rev ve sörumluluk anayasa ve yasalar uyarınca devletin. Sönuçta bu kayıp ve kaçaklar, kayıt dışı verğisiz kazançlar herkesin cebinden çalınıyör. Yıllardır devletin denetim kurumlarını işlevsizleştiren iktidarın şimdi vatandaşları ikramiye vaadiyle verği muhbirliğ ine teşvik etmesi kendi ğö rev ve sörumluluğ undan kaçmasıdır.

Ekonomide mevcut ve gelecek 12 aylık döneme ilişki beklentileri ölçen endekslerdeki kötüleşme devam ederken, tüm endeksleri kapsayan Ekonomik Güven Endeksi de (EGE) mayısta düşüş gösterdi. Mayıs ayı EGE verisi ‘negatif beklenti ve kötümserliği’ yansıtan 100 puan sınırının altına inerek 98,2 oldu!
Ekonomik Güven Endeksi (EGE) mayıs ayı sonuçları da ekonominin hemen her alanındaki beklentilerin olumsuz seyrettiğini ortaya koydu. Tüketici Güven Endeksi (TÜGE), Reel Kesim Güven Endeksi, Hizmet Sektörü Güven Endeksi, Perakende Ticaret Sektörü Güven Endeksi ve İnşaat Sektörü Güven Endeksi’ndeki gelişmeleri de kapsayacak şekilde tüm ekonomi ve sektörlerin çatı endeksi olan EGE, mayısta bir önceki aya göre yüzde 0,8 gerileyerek 98,2 puana indi. Mevcut döneme ilişkin durumla ilgili değerlendirmelerin yanı sıra gelecek 12 aya yönelik beklentileri içeren güven endekslerinde ağırlıkla negatif durum tespiti ve geleceğe dönük karamsarlık, kötüleşme beklentileri ön plana çıkıyor. TÜİK’in EGE’yi oluşturan alt endekslerdeki mayıs ayı sonuçlarının yansıttığı tabloya bakıldığında;
Tüketici Güveni binde 1 artarak 80,5 puan oldu. Hanelerin ve bireylerin genel ekonomik durum, ailenin maddi durumu, harcama, gelir, işsizlik, ev ve araba sahibi olma, dayanıklı tüketim malı satın alma vb. beklentileri yansıtan Tüketici Güveni mayıs ayında nisana göre binde 1’lik artışa rağmen kötümserlik ve negatif beklentiyi yansıtan 100 puan sınırının oldukça altında kaldı.
İmalat sanayii ve sanayicinin durum ve beklentilerini yansıtan Reel Kesim Güven Endeksi mayısta bir önceki kıyasla yüzde 1,1 azalarak 102,4 puana indi. Dolayısıyla imalat sanayiinin üretim, ihracat, istihdam, maliyet unsurları vb. kriterlere ilişkin beklentileri hızla kötüleşiyor.
En geniş ekonomik faaliyet alanını kapsayan Hizmet Sektörü Güven Endeksi mayısta nisandaki gibi 117,1 puan da kalmayı sürdürdü. Yeme-içmeden ulaşıma, taşımacılıktan konaklamaya varana kadar çok geniş bir alana yayılan hizmet sektöründeki tablo, geleceğe dönük bir iyileşme ya da toparlanma beklentisinin olmadığını, mevcut ekonomik durumun ve görünürdeki sıkıntıların süreceğini yansıtıyor.
Konut sektöründeki aşırı yüksek fiyatların yarattığı durgunluk, inşaat girdi maliyetlerinin olağanüstü yükselmesi, satılamayan milyonlarca konutun elde kalması yanında fahiş kira artışlarıyla ciddi bir kriz yaşayan İnşaat Sektörü Güven Endeksi de mayısta, nisana göre yüzde 0,3 düşüş göstererek yine 100 puanın altında kaldı ve 88,3 puana indi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yu ksek enflasyönda söna ğelindiğ i ve bu aydan sönra ğeçiş su recinin tamamlanıp dezenflasyön dö nemine ğirileceğ ine yö nelik açıklamalarının ekonomik güven üzerinde olumlu bir etki yaratmadığı anlaşılıyör. EGE ve alt endekslerdeki mayıs ayı sönuçları ne hanelerde ne bireylerde ne de ekönöminin lökömötifi ölan sanayi, ticaret, hizmetler ve inşaat sektö rlerinde iktidara ve uyğulanan ekönömi pölitikalarına ğu vensizlik ve neğatif alğının devam ettiğ ini sömut ölarak serğiliyör.

Dış ticaret açığı nisan ayında yüzde 12,9 artışla 9,9 milyar dolara yükselerek son 9 ayın en yüksek aylık tutarına ulaştı. İthalatı kısıtlayıp dış ticaret açığını düşürmeyi, cari açığı azaltmayı öngören ekonomi yönetiminin kuru baskılaması ithalatı ucuzlatınca açıktaki makas yeniden açıldı!
Dış ticaret açığı nisanda geçen yılın aynı ayındaki 8,7 milyar dolardan, 9,9 milyar dolara çıktı. Bu yılın ocak-nisan döneminde ise dört aylık dış ticaret açığı toplamı geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 30,5 azaldı ve 30,2 milyar dolar oldu. Ocakta 6,2 milyar dolar, şubatta 6,8 milyar dolar, martta 7,4 milyar dolar olan dış ticaret açığının nisanda bir önceki aya göre 2,5 milyar dolardan fazla artarak 10 milyar dolara yaklaşması ihracattaki artışın yavaşlamasına karşılık ithalattaki artışın hızlanmasından kaynaklandı. Bir süredir sanayideki duraklama, üretim ve kapasite kullanımındaki yavaşlama ihracata dönük üretimi geriletirken, ara malı, hammadde ve yatırım malı ithalatının azalmasına neden olmuştu. Hazine ve Maliye Bakanının herhangi bir kur hedeflerinin olmadığını açıklamasına karşılık, kurların baskılandığı biliniyor. 32 TL’de yatay seyreden dolar kurunun yükselmemesi için Merkez Bankası tarafından müdahaleler gerçekleştiriliyor.
Nisanda ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,1 artarak 19 milyar 254 milyon dolar, ithalat yüzde 4 artarak 29 milyar 117 milyon dolar oldu. İthalattaki aylık artışın ihracatın beş katına yaklaşması, dış ticaret makasının son 9 ayın en yüksek düzeyine çıkmasına yol açtı. Ocak-nisan döneminde ise geçen yıla göre ihracattaki artış yüzde 2,7 olurken ithalat yüzde 9 azaldı. Buna rağmen dört aylık ihracat 82 milyar 839 milyon dolar olurken ithalat 113 milyar 81 milyon dolara ulaştı. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2023 Nisan’ında yüzde 68,8 iken, bu yıl yüzde 66,1’e geriledi. Toplam ihracatta imalat sanayiinin payı yüzde 94,6 oranıyla ilk sıradaki yerini korudu. Tarım ve hayvancılık ürünlerinin payı yüzde 3,3, madencilik sektörünün payı yüzde 1,7 olarak gerçekleşti.
İmalat sanayiinin ihracatta ilk sırada olmasına karşılık, bu ürünlerde yüksek teknolojili olanların oranı yüzde 3,2. Yüksek teknolojili mal ihracatının böylesine düşük olması, Türkiye’nin katma değerli yüksek teknoloji ürünleri satışından daha büyük döviz kazancı sağlamasının önünde en büyük engel.
Nisan ithalatında ara mallarının payı yüzde 69,5’a, sermaye mallarınınki yüzde 13,8’e düşerken, tüketim mallarının payı yüzde 16,7’ye yükseldi. Ocak-nisan döneminde yatırıma dönük sermaye malı ithalinin payı yüzde 14,5 olurken, tüketim malı ithalatının payı yüzde 15,1 oldu. Nisanda toplam ithalattaki sanayii ürünlerinin payı yüzde 82,6 iken yüksek teknolojili ürün payı yüzde 9,3.
Türkiye, yu ksek teknölöjili imalata dö nu k bir ulusal sanayileşme planını hayata ğeçirmek zörundadır. Katma değ eri yu ksek u ru nlere ö ncelik veren bir yatırım ve teşvik stratejisine yö nelmedikçe bu alandaki açık, ithal teknölöjiye daha yu ksek bedeller ö denerek katlanacak. Dış ticarette büyük açıklar vermeye, buna bağlı olarak kronik cari açık sorunu ve döviz darboğazı yaşamaya devam edecektir!

Nisan ayında Hizmet Üretici Fiyat Endeksinde aylık yüzde 4,84, yıllık yüzde 87,09 arttı. Türkiye’de açlık sınırının 19 bin TL’ye yoksulluk sınırının 60 bin TL’ye dayandığı dikkate alındığında, milyonlarca aile açısından tatil, seyahat, dışarıda yeme-içme gibi en basit insani yaşam koşullarının ortadan kalktığı görülüyor!
Nisan itibarıyla yüzde 68,8 olan resmi tüketici enflasyonunun yaklaşık 20 puan üzerine çıkan Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) gündelik yaşamdaki pek çok temel ihtiyacın, insani yaşam taleplerinin geniş kesimler için erişilemez noktaya ilerlediğini işaret ediyor.
Ekonomik faaliyetlerin yüzde 50’sinden fazla kısmını kapsayan hizmet sektörü iş kollarında yıllık enflasyon ve fiyatlar ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 82,10, konaklama, otel, lokanta, restoran, yiyecek hizmetlerinde yüzde 88,82, bilişim ve iletişim hizmetlerinde yüzde 89,24, gayrimenkul ve emlakçılık hizmetlerinde yüzde 72,96, mesleki, bilimsel, teknik tamirat ve tadilat hizmetlerinde yüzde 101,91, idari ve destek hizmetlerinde yüzde 94,39 arttı. Bu hizmet kollarında nisanda gerçekleşen aylık H-ÜFE enflasyon artışı yüzde 3,3 ile yüzde 7,6 arasında değişiyor.
TÜİK’in nisan ayı H-ÜFE verilerinin detaylarına bakıldığında seyahat acentesi veya tur operatörleri üzerinden rezervasyon hizmeti bir ayda yüzde 9,15 zamlanmış. Otel, pansiyon konaklama hizmetlerindeki aylık fiyat artışı yüzde 9,82 olurken, havayolu taşımacılığı, uçakla seyahat hizmetlerindeki aylık enflasyon yüzde 11,97. Telekomünikasyon ve iletişim hizmetlerindeki aylık yüzde 11,55 artış gerçekleşirken, bilimsel araştırma ve geliştirme hizmetlerinde bir aylık enflasyon ve hizmet fiyatı yüzde 25,78 yükselmiş.
Nisanda karayolu seyahat ve taşımacılık hizmetlerindeki fiyat artışı TÜİK’in hesabına göre aylık yüzde 2,4 oranında açıklanırken, yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde mayıstaki seyahat ücretlerinin bu oranın çok üzerinde arttığı bilinen bir gerçek. Havayoluyla seyahatin ayda yüzde 12’ye varan oranda zamlandığı bir ortamda uçak yolculuğu adeta ayrıcalık haline gelirken, otobüs yolculuğu da H-ÜFE’nin aylık artış hızı karşısında dar gelirli geniş kitleler için erişilemez bir noktaya ilerliyor.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (TÜRK-İŞ) her ay hesaplayarak duyurduğu dört kişilik bir ailenin aylık temel gıda ve beslenme ihtiyaçlarını gösteren açlık sınırı mayısta 18 bin 969 liraya yükselirken, bekâr bir çalışanın aylık yaşam maliyeti 24 bin 609 liraya ulaştı. Dört kişilik bir ailenin gıda ve beslenme harcamaları yanında giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık vb. ihtiyaçlar için yaptığı diğer zorunlu giderleri de kapsayan yoksulluk sınırı ise mayısta 61 bin 788 TL’ye yükseldi.
Açlık sınırı, halen uyğulanan 17 bin TL tutarındaki asğari u creti 1960 TL aşarken, 10 bin TL’lik en du şu k emekli aylığ ının 8969 TL u zerine çıktı. Kamuda çalışan milyönlarca memur yöksulluk sınırının yarısı du zeyinde bir maaşla bir ay ğeçinmek zörunda. Ülkeyi ve milleti hızla yoksulluğa sürükleyen ekonomi politikalarının yarattığı bu vahim tablo TÜİK’in resmi verilerinde bile artık gizlenemiyor!

Bu yıl için 600 bin baş canlı hayvan ithal etmeyi planlayan Et ve Süt Kurumu, yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde artması beklenen talebi karşılamak için ithalata hız verdi. İthal edilen bir parti karkas ette Salmonella hastalığına rastlanması, ithal canlı hayvan ve et politikasının sorgulanması gereğini açığa çıkarttı!
Tarım ve Orman Bakanlığı ile Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) duyurduğu verilere göre son iki haftada Mersin Limanı’na Uruguay’dan 16 bin baş, Brezilya’dan 27 bin baş canlı sığır getirildi. Toplamı 43 bin başa ulaşan canlı sığırların 5 bininin kurbanlık olarak, bu yönde talepte bulunan Kızılay ve çeşitli vakıflarla kurumlara dağıtıldığı belirtiliyor. Kurbanlık satışından geçimini sağlayan yerli besicileri mağdur etmemek için ESK’nın piyasaya kurbanlık satışı yapmayacağı açıklanırken, kasapların ve şarküteri ürünleri üreten firmaların ihtiyaçları için de 25 bin baş kasaplık-kesimlik canlı hayvan ithalatı yapıldı.
Canlı hayvan yanında karkas et ithalatının da bu yıl sadece ESK tarafından yapılması yönünde alınan karar sonrası yılbaşından bu yana ESK’nın ithal ettiği karkas kırmızı et miktarı mayıs ayı itibarıyla 35 bin tona ulaştı. Karkas etin kilosu farklı ülkelerden 5-6 eurodan (170-204 TL) ithal edilirken, ESK taşıma, depolama, dağıtım vb. maliyetleri de ekleyerek bu etlerin kilosunu kasaplara, şarküteri imalatçıları ve market zincirlerine 400 TL’den satıyor. Vatandaşın sofrasına ulaşana kadar etin kilosu 490-520 TL’ye ulaşıyor.
Türkiye’de iktidarın 2010’dan bu yana uygulamaya koyduğu ithal et ve canlı hayvan politikasıyla Avrupa’dan Güney Amerika’ya, Afrika’dan Balkan ülkelerine, Rusya ve Ukrayna’ya varana kadar çok sayıda ülkenin besicilerine milyarlarca dolar ödenirken, şimdi de aynı politikanın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) uygulamaya konulması, Kıbrıslı besicileri ayaklandırdı. KKTC hükümetinin yükselen et fiyatlarına çözüm olarak iktidarın ve ESK’nın tavsiyesiyle 60 ton dondurulmuş et ithalatı kararı alması üzerine Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği Lefkoşa’da protesto eylemi başlattı. Besicilere destek veren işçi, memur, öğretmen sendikaları bir günlük genel grev kararı alırken, giderek yayılan eylemlere barolar ve diğer sivil toplum ve meslek örgütleri dedestek veriyor. KKTC Toprak Ürünleri Kurumu (TÜK) dondurulmuş et ithalatı için yetkilendirilirken, üreticiler ve protestocular, kamu kurumlarını, Başbakanlığı, Ulaştırma Bakanlığını işgal ederek et ithalatından vazgeçilmesini, üreticilerin maliyetlerinin düşürülmesini, yem ve diğer girdiler için destek verilmesini istiyor.
KKTC’deki üreticilerin tüm STK’larla sendikaların desteğini alarak 60 ton ithal ete karşı başlattığı eylemlere karşılık, Türkiye’de 14 yıldır yüz binlerce ton et, milyonlarca büyük ve küçük baş hayvan ithal edilerek milyarlarca dolar yurt dışına akıtılırken, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) suskun!
Halk sağ lığ ının körunması, halkın sağ lıklı, ucuz ve kaliteli beslenme hakkının ğu vence altında ölması devletin en temel ğö revidir. Bunun için de ülke kaynaklarının öncelikle yerli üretici ve tüketicinin desteklenmesine harcanması, u lkeyi yö netenler için yasaların ve anayasanın emredici yu ku mlu lu ğ u du r.

ABD ve Almanya; NATO üyesi ülkelerin Ukrayna’ya verdiği silahların Rusya’ya saldırı amacıyla kullanılmayacağına ilişkin kısıtlamanın kaldırılması çağrısına, olumlu yanıt verdi. Rusya, onay veren batılı ülkelerin hedef haline geleceğini ve nükleer güç kullanımını gündeme alacağını açıkladı.
Rusya’nın Ukrayna’nın ikinci büyük şehri Harkiv’de ilerlemesi üzerine NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Ukrayna’ya silah desteği veren NATO üyesi ülkelere, bu silahların Rusya topraklarına saldırı amacıyla kullanılamayacağına dönük kısıtlamaları kaldırması çağrısı yaptı. Başta ABD olmak üzere Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcından bu yana Ukrayna ordusuna milyarlarca dolarlık silah ve mühimmat sağlayan İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, Danimarka, Polonya, Belçika gibi NATO ülkeleri, bu silahların Ukrayna’nın kendi topraklarını savunma amaçlı kullanımı dışında Rusya topraklarına saldırı için kullanılmasına izin vermiyordu. Ancak Rus ordusunun saldırılarını yoğunlaştırarak ilerlemeyi hızlandırması, batılı ülkelerde Ukrayna’nın savaşı kaybetme ihtimalinin arttığı değerlendirmelerine neden oldu. Tam bu aşamada Rusya Devlet Başkanı Putin, Rusya’nın kontrolüne geçen toprakların müzakere dışı kalması kaydıyla, Ukrayna ile ateşkes, savaşı sonlandırma görüşmelerine hazır olduklarını açıkladı. Görev süresi dolduğu halde bu ay yapılması gereken başkanlık seçimini iptal eden Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in meşruiyetini yitirdiğini, Zelenskiy ile masaya oturmayacağını duyurdu. Rusya, İsviçre’de 15-16 Haziran’da yapılacak Ukrayna Barış Konferansı’na davet edilmedi. Çin, Rusya’yı dışlayan barış konferansına katılmayacağını açıkladı.
Zelenskiy, Ukrayna ordusunun cephede gerilemesi ve mevzi kaybetmesi nedeniyle sıkıştı. Bu yüzden Ukrayna’ya verilen silahların Rusya topraklarındaki hedeflere saldırı amacıyla kullanılmasına izin verilmesi için NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ile görüştü. Stoltenberg, NATO üyelerine, Ukrayna’ya verdikleri silahların Rusya’ya saldırıda kullanılmasına izin vermeleri çağrısı yaptı.
Prag’daki NATO Dışişleri Bakanları toplantısında ele alınan ve tartışmalara yol açan çağrıya bazı NATO üyeleri karşı çıkıyor. Daha önce Ukrayna’ya verilen silahların Rusya’ya saldırıda kullanılmasının uluslararası hukuk, NATO Anlaşması ve Birleşmiş Milletler sözleşmelerine aykırı olacağı gerekçesiyle daha önce karşı çıkan Almanya tavır değiştirdi. Ukrayna’ya verilen Alman silahlarının Rusya’ya saldırıda kullanılmasına onay verdiğini açıkladı. ABD de verilen silahların Rusya’ya saldırı için kullanılmasını onayladığını duyurdu. Rusya, NATO üyelerinin Ukrayna’ya uzun menzilli füzelerle Rusya topraklarına saldırı onayı vermesi karşısında ‘nükleer caydırıcılık’ doğrultusunda ilave adımlar atılacağını açıkladı.
Son gelişmeler Rusya-Ukrayna savaşının kızışması ihtimalini büyüttü. Rusya töpraklarının batılı u lkelerce Ukrayna’ya verilen silahlarla vurulması halinde, Rusya’nın tepkisi çök sert ölabilir. Savaşın Avrupa’ya sıçraması riskini artıran yeni bir aşamaya ğeçilirken, NATO u yesi Türkiye’nin tarafsızlık ve iki tarafla da diyalog politikasını sürdürmesi, ulusal çıkarlarımız ve Karadeniz’de barışın devamı açısından en akılcı yoldur.

Suriye’nin kuzeyinde SDG-PYD-YPG kontrolündeki Kürt yerleşim bölgelerinde 11 Haziran’da yapılacağı açıklanan yerel seçimler, Suriye’de Irak modeli bir özerk Kürt yönetimi kurulması adımıdır. Türkiye, seçimin Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına aykırı olduğunu açıkladı.
ABD’nin IŞİD’e karşı mücadelede ‘müttefik’ olarak nitelendirip, yıllardır silah ve mali destek sağladığı Kürt örgütleri; Suriye Demokratik Güçleri (SDG), PKK’nın Suriye’deki silahlı kolu YPG ve siyasi oluşumu PYD tarafından 11 Haziran’da Kuzey Doğu Suriye’de kontrolleri altında bulunan yerleşim yerlerinde yerel seçim yapılacağı açıklandı. Seçimin yapılacağı yerleşim yerleri Cezire, Deyr Ez Zor, Rakka, Tabka, Fırat, Münbiç ve Afrin'in Şehba bölgeleri olacak. Bu yerlerde faaliyet gösteren 30 siyasi parti seçime katılacağını açıklarken, çok sayıda siyasi parti ise 11 Haziran seçimine ittifak kurarak katılıyor.
Kuzey Irak Özerk Kürt Yönetimi’nin ve Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) Suriye’deki siyasi yapılanması ‘Suriye Kürt Ulusal Konseyi-ENKS’ seçimi boykot edeceğini duyurdu. Seçim yapılacağı ilan edilen bölge Suriye Kürtleri tarafından ‘Rojava’ ya da ‘Batı Kürdistan’ olarak adlandırılıyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşından sonra bu bölgede PYD öncülüğündeki Kürt örgütleri tarafından şehir kantonları ve yerel özerk yönetimler oluşturularak ‘Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi (DAANES)’ ilan edildi. Yerel yönetimlerin seçileceği DAANES’in kapsadığı yerleşimlerde Arap aşiretleri, Süryani, Keldani, Dürzi ve Asuri etnik kökenli topluluklar da olmasına karşın, yoğunluk Kürt nüfusta. Bölgenin kontrolünü SDG-PYD-YPG elinde tutuyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Baas Partisi kongresinde Kürtlerle siyasi diyalog kurabileceklerini açıklamasıyla bölgedeki hareketlilik arttı. Suriye’deki Kürt örgütleri ve partileri Kuzey Irak benzeri özerk bir Kürt yönetimi adımlarını hızlandırdı. Seçimle bu yönetime meşruiyet kazandırma çabasına yöneldi. Halen ABD üslerinin yer aldığı, YPG-SDG ile ortak askeri operasyonlar gerçekleştirilen bu bölgede özerk Kürt yönetimi kurulması, ilerleyen süreçte Kuzey Irak (Doğu Kürdistan) ile Kuzey Doğu Suriye-DAANES (Batı Kürdistan) özerk bölgelerinin ‘Birleşik Kürt Federe Devleti’ adı altında birleşmesi planıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’nin kuzeyinde ‘teröristan’ kurulmasına izin vermeyeceklerini açıkladı. Dışişleri Bakanlığı, seçimin Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına aykırı olduğunu ve meşru olmadığını ilan etti. ABD, Türkiye’nin tavrı üzerine SDG-PYD’ye seçimlere gitmeme çağrısı yaptı.
MHP Lideri Bahçeli’nin Cumhurbaşkanına ‘Esad ile diyalöğ ve iş birliğ i’ çağ rısı yapması, iktidar ittifakının kendi içinde Suriye konusunda görüş ve yaklaşım farklılıkları olduğunu gösteriyor. Terö re karşı mu cadelede Esad yö netimiyle iş birliğ i ölanağ ı nörmalleşme mu zakerelerinin kesilmesiyle kaçırılırken, Esad’ın Kürtlerle siyasi diyalog yaklaşımı Kuzey Suriye’de yeni siyasi süreçlerin işareti olarak değerlendirilebilir.

Etiketler
  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER SİYASET Haberleri
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI